Suriye’de yeni yönetimin kurulmasıyla birlikte geliştirilen yeni anayasanın taslağını oluşturan komiteden Ahmet el Kurbi, kendisine yöneltilen soruya verdiği cevapla Suriye’de şeriatın uygulanıp uygulanmayacağı tartışmalarına son noktayı koydu.
Geçtiğimiz günlerde Suriye’de yeni anayasa taslağının belirlenmesi için 7 kişilik bir komite oluşturulmuştu. Bildirinin tamamlanarak geçici Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed el-Şara’ya sunulması sonrası anayasa metni resmen onandı.
Bununla birlikte maddelerin arasında “İslam fıkhı, devlet hukukunun temelini oluşturmaktadır” kısmı öne çıkıyordu. Komite üyelerinden el-Kurbi’ye “niçin şeriat ya da İslam değil de, İslam fıkhı?” sorusu sorulduğunda şu cevabı verdi:
“Suriye’de halkın genelinde ihtilaflı konulara girmemeye çalıştık. Halkın uzlaştığı konulara değindik. Biz, 1950’de atalarımızın devletin temel ilkeleri konusunda verdikleri karara bağlı kalmayı tercih ettik.
Suriye anayasasının nasıl yazılacağı, Suriyeli halk temsilcilerine aittir. Onlar isterse bu ifadeyi koruyabilir, isterse değiştirebilir.”
İlk başta doğrudan bir cevap vermekten kaçınan ve soruya istenen yanıtı vermeyen Kurbi, sonrasında sorunun tekrarlanmasıyla birlikte şeriat hükümlerinin “çok keskin” olduğunu belirterek cevabını açıklığa kavuşturdu:
“İslam fıkhı, içtihad alanı açarak Suriye için en uygun hükümlerin seçilmesine olanak tanıyacaktır.”
“Anayasanın belirlenmesi, Suriye halkına aittir”
Kurbi, anayasada fıkıh ifadesinin kullanılmasının 1950’deki yönetimin de bu ibareyi kullanması olduğunu ve daha sonra Suriye halkının bunu değiştirebileceğini söyleyerek anayasadaki “İslam fıkhı” kelimesinin yalnızca süsten ibaret olduğunu, istenildiğinde değiştirebileceğini açıkça gözler önüne serdi.
Daha sonrasında verdiği “içtihad fetvası” ile Suriye için “en uygun” ve “en elverişli” hükümlerin seçileceğini de ekleyerek klasik bir Arap demokratın söyleyebileceği sözleri söyledi.
Nitekim şu an bile günümüzde Mısır da dahil olmak üzere Arap ülkelerinin kullandığı “resmi din İslam’dır” ibaresi, bakıldığı zaman sadece miras, evlilik veya boşanma gibi konular için kullanılıyor. Halkın çoğunluğunun da Müslüman olmasına rağmen had cezaları gibi konular “aşırıcı” görülerek değerlendirmeye bile alınmıyor.
Devletin dini İslam, kanunlar önünde herkes eşit!
el-Kurbi, şu anki anayasa için baz alınan 1950 kanunlarının “Müslüman, Hristiyan, Alevi veya Nusayrilerin uzlaşı sonucu vardığı” bir anayasa olduğunu da sözlerine ekledi.
Yalnızca bu cümleden bile anayasanın Türkiye gibi İslam iddiasında bulunan demokratik bir yapıdan oluşacağı, Cumhurbaşkanı ve ülkenin çoğunluğunun Müslüman olmasına rağmen Esed yanlısının ve mağdurun kanunlar önünde eşit olacağı anlaşılıyor.
Lazkiye’de Alevi Nusayrilerin başlattığı isyanlar sonucu yüzlerce HTŞ gücünün ölmesine ve rejim artıklarının yeni yönetimi devirmeye çalışmasına rağmen Suriye yönetimi, halen Nusayrilerin Müslümanlarla eşit olduklarını savunuyor. Zaten bu güvenlik açığıyla başlayan isyanların sonu, Esed kalıntıları cezalandırılmadığı sürece gelmeyecek.
Kaynak: Mira Haber