Dün gece İstanbul merkezli düzenlenen operasyonda resmi ve yasal bir dernek olan AHİDDER üyeleri İŞID suçlaması ile gözaltına alındı.
İlmî sohbetler veren, aynı zamanda dernek başkanlığını da yürüten Mustafa Kahveci’nin de aralarında olduğu 33 dernek üyesi gece saatlerinde yaka paça gözaltına alındı.
Savcılık, suçlamaların merkezindeki Mustafa Kahveci’nin dini etkinlikler düzenlediğini, mescit faaliyetleri ve tebliğ çalışmaları yaptığının altını çizerek gözaltı kararı alındığını duyurdu.
Twitter paylaşımları ile gelen karar
Kahveci’nin sosyal medya üzerinden Suriye ve Irak’taki kamplarda çok ağır şartlarda, yıllarca yargılanmadan esir tutulan Türk vatandaşı kadın ve çocukların kurtarılması için yaptığı paylaşımlar, tutukluluk gerekçesi olarak sunuldu.
Uluslararası kuruluşların da destek olduğu bu kadınların özgürlüğüne kavuşturulmasını talep eden sosyal medya paylaşımları örgüt ile ilişkilendirildi.
Türkiyenin gündeminde olması gereken konu, terör suçuna delil olarak sunuluyor
Hali hazırda hiçbir suça karışmamış kadın ve çocukların da tutulduğu Irak’ın Rusafa Hapishanesi’nde 300’e yakın Türk kadın yedi yıldır umutsuz bekleyişini sürdürüyor. Dışişleri bakanlığının cılız girişimleri ve bazı siyasilerin açıklama ve talepleri 774 çocuğun da insanlık dışı koşullarda tutulduğu hapishanenin kilitlerini açmaya yetmiyor. Adil yargılanma hakkından yoksun bırakılan bu kadınlar, IŞİD bağlantısı gibi belirsiz suçlamalarla yıllarca karanlık hücrelerde, insan haklarına aykırı bir şekilde esir tutuluyor.
Sağlık sorunları, kötü koşullar ve psikolojik baskı altında yaşayan kadınların tek isteği, kendi vatanlarında dönüp insanca yaşama hakkına kavuşmak. Ancak, uluslararası hukukun çiğnendiği bu durum karşısında, Türkiye’ye iade süreçlerinde bir türlü ilerleme kaydedilmiyor.
Bu insanlık dramı, hem Türkiye hem de uluslararası kamuoyunun gündeminde olmalı.
IŞİD’li eşlerinin peşinden sürüklenen bu kadınların “suçun şahsiliği” ilkesi hiçe sayılarak hapislerde tutulması, uluslararası hukuka da aykırı bir durum. Dünyanın hiçbir yerinde herhangi bir örgüt mensubunun eşi ya da çocukları ‘suça bulaşmış olma ihtimali’ üzerinden cezalandırılmıyorken, Irak’ta bu kadınlara karşı kimseye hesap vermeyen, adaletsiz bir işleyişin hakim olduğu görülüyor.
ABD ve müttefiklerinin “IŞİD’den intikam alma” güdüsünden beslenen bu ısmarlama zulme karşı dünyanın her yerinden vicdan sahipleri tepkilerini ortaya koyarken, esaret altındaki kadınlar da ‘gerekirse bizi kendi ülkemizde yargılayın” talebinde bulunuyor.
Bu kadınların öz vatanları olan Türkiye’ye getirilip burada yargılanmalarının önünü açmak için acil adımlar atılması gerekiyor. Unutmayalım kim olursa olsun hiç kimse, toptancı bir yaklaşım ve yafta ile adil yargılanma süreci dışında tutularak haksız ve süresiz bir şekilde cezalandırılamaz.
Uluslararası kamuoyunun da gündemine gelen Rusafa Cezaevi ile ilgili bir çok siyasi parti açıklamalar yapmıştı
Rusafa’daki çocuk ve kadınların durumlarına sessiz kalan ODATV’nin derdi ne?
Euronews Rusafa Cezaevinde esir tutulan ve yargılaması yapılmayan çocuk ve kadınların haberini objektif bir dille ele alırken: https://tr.euronews.com/2019/04/30/bagdat-ta-kadin-cezaevi-yabanci-cocuklar-belirsiz-bir-gelecek-
İslam düşmanlığı ayyuka çıkmış OdaTV kadın ve çocukları “terörist” olarak olarak lanse etmekten geri durmuyor. Kızılhaç Örgütü’nün Irak Direktörü Katharina Ritz, yaptığı açıklamada, “Güvenlik ve hesap verebilirlik, çocuklara kendi ülkelerinde hayatlarını yeniden kurma fırsatı sağlama konusunda dengeli olmalı.” diyerek müdahil olurken ODATV’de kendi vatandaşı olan çocukların mağduriyetine dair tek bir satır geçmiyor. Aksine gözaltına sebep gösterilen mevcut olayı Rusafa’daki kadın ve çocukların mağduriyetini terör paylaşımı olarak lanse ediyor:
İslam düşmanlığı ayyuka çıkan, her fırsatta İslamı ve Müslümanları hedef alan ODATV, Cumhuriyet ve Sözcü operasyonun 29 Ekim’de yapılmasının “Cumhuriyet bayramına ithaf” olduğunu ileri sürerek dernekte hocalık yapan Mustafa Kahveci’yi sosyal medya paylaşımları üzerinden hedef gösterdi.
OdaTV’nin çala kalem haberşörlerinin, Mustafa Kahveci’nin “bu toplum hiçbir zaman Kemalist olmadı” ifadesini “halka hayvan benzetmesi” olarak lanse etmesi, okuduklarını anlamaktan acziyetlerini ve yanlı olarak değerlendirdiklerini bir kez daha ortaya koydu. Oysa Kahveci, bu toplumun hiçbir zaman Kemalist olmadığını, birilerinin bu isim altında şehevi ve hayvani arzularını tatmin adına Atatürk’ün arkasına sığınarak böyle bir yolu takip ettiğini ve bunların Mustafa Kemal ile alakalarının olmadığını ileri sürüyordu. İfşa olunmuş tepkisiyle ODATV’nin sırf Müslüman kimlikleri sebebiyle henüz savcılık karşısına çıkmadan, hakim yüzü görmeden bu kişileri yargılaması sehpacı zihniyeti hatırlattı.
Selefilik suçlaması:
Türkiye Cumhuriyeti’nde selefilik, yani Selefî düşünceyi benimsemek veya bu yönde dini bir eğilime sahip olmak suç sayılmamaktadır. Anayasada ifade ve din özgürlüğü kapsamında herkesin inanç özgürlüğü bulunur, bu kapsamda bireylerin dini inançlarını belirleme ve ifade etme hakkı vardır. Bu noktada OdaTv’nin Selefiliği tek başına bir suç gibi yansıtmaya çalıştığı görülüyor.
Daha hakim karşısına çıkıp suçu sabit olmadan örgüt mensubu olduğuna karar veren OdaTv, nöbetci hakimliğe soyunarak “örgüt mensubu Kahveci” başlığı atarak Mustafa Kahveci’nin Twitine yer verdi. Kendi görüşünden başkasına var olma hakkı tanımayan cuntacı refleksle hareket eden OdaTV, taassubiyetini bir kez daha ortaya koyarak yanlı ve taraflı, asılsız ve çarpıtıcı haber örneklerine bir yenisini daha ekledi:
AHİDDER ve mensuplarının sorguları halen devam ediyor. Suçlu bulunmaları durumunda elbette mahkeme sözünü söyleyecektir. Ancak yargının kararını etkileme hedefi gözeten, asıl hedefi İslam düşmanlığı olan medya organlarının süreci manipüle etme girişimleri, yapılan adaletsiz ve hukuksuz paylaşımlar önlem alınmadığı takdirde Türkiye’de her kesimden masumların canını yakmaya devam edecektir.
Kaynak: Mira haber