IMG 20240624 062005 163

İlahiyatçıların ‘şeriat’ bildirisi ilahiyatların içler acısı halini özetliyor!

Son dönemde özellikle sosyal medyada gündem olan şeriat konulu tartışmalar toplumu ikiye bölmüşken bir takım ‘medyatik’ ilahiyatçılar da tartışmaya dahil oldu ve ortak bir bildiri yayımladı. 

Bugün din anlayışlarına kendi akıl ve mantıklarını delil göstererek Kur’an’ı Kerim’de ve sünnette apaçık belli olan terimlerin anlamlarını çarpıtan ve böylece bir şeriat tanımı yapan grubun açıklaması, her yönüyle hayatın her alanında var olan İslam’ı yalnızca camilere hapsetmek isteyen malum kesimi memnun etti. 

Şeriat karşıtlarının çürük savunmalarına delil olabilecek söz konusu bildirinin başlığı ise; ‘Şeriat İslam demek değildir!’

İşte Türkiye’de ilahiyat fakültelerinin içler acısı halini de özetler nitelikteki “Şeriat, İslam demek değildir. Laikliği savunacağız” başlığıyla 14 ilahiyatçının imzaladığı bildiride yazılanlar:

“Cumhuriyetimizin 100. yılını geride bıraktığımız bu günlerde toplumumuz kısır ve tehlikeli bir tartışmanın içine çekilmek istenmektedir. Bu tartışma adeta dine rağmen din, İslam’a rağmen İslam denilebilecek düzeyde bir cahilliği içeren şeriat tartışmasıdır.

*Arap dilinde pek çok anlama sahip olan şeriat sözcüğü terminolojik açıdan dilimizdeki hukuk sözcüğünün karşılığıdır. Gerek dinsel inanışları referans alan gerekse laik ve seküler dünya görüşüne dayanan yasalar Arap dilinde şeriat sözcüğü ile ifade edilir.

“GERÇEĞE AYKIRIDIR”

Bu nedenle şeriatı din ve İslam’la özdeş bir kavram olarak yansıtmaya çalışmak gerçeğe aykırıdır. İslam şeriatı denilen kavram İslam’ın kendisi demek değildir.

Zira şeriat kurallarının çok azının kaynağı Kur’an ayetleridir. O ayetlerin de çoğu dönemsel olup esbab-ı nüzul çerçevesinde anlaşılması ve yorumlanması gereken hükümleri içermektedir.

İslam tarihinde bütünsel ve tek yapı halinde bir şeriat anlayışından söz edilemez. Gerek fıkhî gerekse ona zemin oluşturan itikadi meselelere ilişkin onlarca şeriat yorumu ve uygulaması söz konusudur.

Bu yorum ve uygulamalar, sahabilerin farklı görüşlerinden, sıhhati tartışmalı kimi hadislerden, İslam bilginlerinin kimi aklî çıkarımlarından neşet eden ve pek çok bakımdan birbiriyle çelişen ictihadî hükümleri yansıtmaktadır.

İslam dini, iman esaslarıyla, uygulama olarak da namaz, oruç, hac, zekât vb. ibadetleriyle, ahlakî açıdan ise helal haram anlayışıyla yüzyıllardır yaşanan ve bundan sonra da daima yaşanacak olan son ilahi dindir. İslam azizdir ve şeriatla kısıtlanamayacak denli değerlidir.

Büyük İslam bilgini Ebu Hanife’nin de dediği gibi din, Hz. Âdem’den beri gelen tevhid inancıdır ve asla değişmez. Ama şeriat değişir. Nitekim tarih boyu her ümmet için ayrı bir şeriat söz konusu olmuştur.

Osmanlı’nın Mecellesi’nde de belirtildiği üzere; “ezmanın tegayyürü ile ahkamın tebeddülü inkar olunamaz.” Ancak bu durum elbette ki din için söz konusu değildir. Din, sabittir ve tersi düşünülemez.

 LAİK, DEMOKRATİK TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİMİZE SAHİP ÇIKMAYA DAVET EDİYORUZ”

Bu gerçekler ışığında ilahiyatçılar olarak bizler, bütün halkımızı, aziz dinimiz İslam’ı yaşarken aynı zamanda büyük Atatürk’ün ve şehitlerimizin emaneti olan; laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti devletimize sahip çıkmaya davet ediyoruz.

Unutulmamalıdır ki, laiklik dinin doğru ve özgürce yaşanabilmesi için de yaşamsal önem taşımaktadır. Devletin dini ancak adalettir anlayışıyla her türlü dinsel ve mezhepsel ayrıma karşı ulusal birlik ve bütünlüğümüzü korumalı ve güçlendirmeliyiz.”

BİLDİRGEDE İMZASI OLAN 14 İLAHİYATÇI:

Cemil KILIÇ (İlahiyatçı Yazar)

Şahin FİLİZ (İlahiyatçı Prof. Dr.)

Mustafa ÖZTÜRK (İlahiyatçı Prof. Dr.)

İsrafil BALCI (İlahiyatçı Prof. Dr.)

Hatice DOĞAN (İlahiyatçı Dr.)

Hakkı YILMAZ (İlahiyatçı Yazar)

Hıdır TEMEL (Din Bilimleri Dr.)

İdris ŞAHİN (İlahiyatçı)

Yaşar KOÇER (İlahiyatçı)

Fikret EROĞLU (İlahiyatçı)

Halis DİNÇER (İlahiyatçı)

Emine YÜCEL (İlahiyatçı)

Mehmet GÖL (İlahiyatçı)

Mustafa SAĞER (İlahiyatçı)

Bir Cevap Yazın