Filistin’e verdiği açık destek nedeniyle geçtiğimiz haftalarda ABD Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Birimi (ICE) ajanları tarafından sert müdahaleyle gözaltına alınan yüksek lisans öğrencisi ve aktivist Rümeysa Öztürk hakkında kritik bir gelişme yaşandı.
Washington Post’un ulaştığı belgeye göre, gözaltıdan günler önce ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan gizli not, Trump döneminde ortaya atılan iddiaların tamamen temelsiz olduğunu ortaya koydu.
Resmi notta açık ifade: “Terörle bağlantı yok, antisemitizm yok”
ABD Dışişleri’nin hazırladığı belgede, Rümeysa Öztürk’ün herhangi bir antisemitik söylemde bulunduğuna ya da terör örgütleriyle bağlantı kurduğuna dair hiçbir bulguya rastlanmadığı açıkça belirtiliyor. Belgede, Trump yönetiminin ortaya attığı “ulusal güvenlik tehdidi” söyleminin herhangi bir somut delille desteklenmediği vurgulanıyor.
Bu açıklama, Öztürk’ün gözaltına alınış biçimi ve sürecin siyasi boyutunu daha da tartışmalı hale getirirken, ABD’de Filistin yanlısı aktivistlere yönelik baskıların ulaştığı noktayı da gözler önüne serdi.
Trump dönemi iddiaları çöküşte
Trump yönetimi tarafından ortaya atılan suçlamaların en temel gerekçesi Öztürk’ün bazı etkinliklere katılımı ve sözde “ulusal güvenlik tehdidi” olmuştu. Ancak Dışişleri Bakanlığı’nın kendi iç raporu, bu iddiaların altını tamamen boşaltıyor. Belgede, sınır dışı kararı için yasal bir dayanak olmadığı açıkça belirtilmiş durumda.
Hukukçular ve sivil toplum kuruluşları alarmda
Amerikalı hukukçular ve insan hakları savunucuları, Öztürk’e yönelik gözaltı ve sınır dışı sürecini “ifade özgürlüğüne doğrudan saldırı” olarak yorumladı. Sürecin yalnızca hukuki değil, aynı zamanda ideolojik bir baskı kampanyasının parçası olduğunu savunan kurumlar, yargının vereceği kararı büyük bir dikkatle takip ediyor.
Bu arada, üniversitelerde Filistin yanlısı gösterilerin organizatörlerinden Mahmud Khalil’in hâlâ cezaevinde tutulduğu öğrenildi. Gözaltına alınan diğer aktivistler için de benzer hukuki süreçler işletiliyor.
Kaynak: Mira Haber