IMG 20250218 043834

Devralınan acziyet: HTŞ de, Suriye petrolünü SDG’den satın alacak!

HTŞ’nin Suriye Petrol Anlaşmasına Yönelik Yaklaşımı: Meşruiyet ve Skandal İkilemi

Suriye’deki iç savaş, ülkenin enerji kaynaklarının kontrolünü siyasi ve ekonomik dengeleri altüst eden kritik bir faktör haline getirdi. Suriye Petrol Bakanlığı’ndan yapılan açıklamayla ortaya çıkan skandal, Şam yönetiminin de tıpkı devrik Esed rejimi gibi terör örgütleriyle petrol ticareti yaptığını gözler önüne serdi.

Suriye Petrol Bakanlığı Genel İlişkiler Sorumlusu Ahmed Süleyman geçtiğimiz günlerde, “Dışişleri Bakanlığı ve yeni yönetim, Rojava Özerk Yönetimi’nin kontrolü altındaki bölgelerden çıkan petrolün Suriye’nin diğer bölgelerine gönderilmesi için görüşmeler yapıyor” açıklaması yapmıştı. 

Bakanlık koordinatörü dün bir radyo programında yaptığı açıklamayla ise Şam’ın, Suriye’nin doğusundan petrol satın almaya resmen başladığını duyurdu. 

Bu durum, Şam’ın ABD güdümündeki PKK/YPG/SDG’yi meşru bir aktör olarak tanıdığı ve ülkenin petrol çıkan sahalarına çöken terör örgütlerine meşruiyet kazandırdığı anlamına geliyor.

Petrol Anlaşmasının Siyasi ve Ekonomik Etkileri

Suriye’nin petrol kaynaklarının büyük bir bölümü, ABD’nin yıllardır SDG paravanı altında talan ettiği bölgelerde bulunuyor. Bu kaynaklar, ekonomisi çökmüş bir ülke için hayati öneme sahip. Ancak Şam yönetiminin SDG’nin bu gaspına sessiz kalışı terör örgütlerini cesaretlendirirken Suriye’nin yeniden inşası ve kalkınması için büyük bir engel teşkil ediyor.

Yoksul halkın petrolü, teröristlerin elinde ABD’ye peşkeş çekiliyor. Bu durum, ülke kaynaklarının yağmalanmasına göz yummakla kalmayıp, aynı zamanda terörizme destek veren bir tutum içine girmek anlamına geliyor.

İşgal ve İhanet Sarmalı

Gerek petrolün Kürt teröristlerin kontrolüne bırakılması, gerekse güneydeki İsrail işgalinin derinleşmesi karşısında takındığı görmezden gelen tavrı, Suriye’deki siyasi ve askerî mücadelenin temel ilkeleriyle çelişiyor ve HTŞ’nin halkın gözündeki meşruiyetini sorgulatıyor.

Gaspçı terör örgütlerine ödeme yapması ülke bütünlüğüne tehdit olan varlıklarının devamını sağlarken, İsrail’in sessiz istilası ve bu duruma kayıtsız kalışı, HTŞ’nin ülke üzerindeki egemenliğini tartışmalı hale getiriyor. Devrik Esed rejiminin emperyalist güçler karşısında sergilediği aciz tavrın bir benzeri, bugün HTŞ’nin gönüllü kölelik tablosu olarak karşımıza çıkıyor. Suriye halkı, kendi kaynaklarının yağmalanmasına ve ülkesinin işgaline karşı çaresiz bırakılıyor.

Şam’ın bu tutumu, Suriye’nin geleceği açısından büyük bir tehdit oluşturuyor. Şam yönetimi, toprağına ve kendi öz kaynaklarına sahip çıkmadığı takdirde, Suriye’nin emperyalist güçlerin ve terör örgütlerinin oyuncağı olmaya devam edeceği kaçınılmaz gözüküyor. 

Kaynak: Mira Haber 

Bir Cevap Yazın