IMG 20250318 002450

Cihad Sahasında Olmayan Alimden Cihad İle İlgili Hükümler Alınabilir Mi?

Bismillahirrahmanirrahim. Allah’a hamd, Resulü’ne salât ve selam olsun.

İslam âlimleri arasında “vakıayı bilmeyen âlimden fetva sorulmaz” şeklinde bir kaide bulunmaktadır. Ancak bu kaidenin yanlış anlaşılması, özellikle cihad gibi önemli bir konuda, bazı yanlış çıkarımlara sebep olmaktadır. Bazıları “cihad sahasında olmayan âlimden cihad hakkında fetva sorulamaz” gibi bir anlayış geliştirmiştir. Bu anlayış, İslam fıkhının temel prensipleriyle ve selef ulemasının uygulamalarıyla çelişmektedir.

Vakıayı Bilmek Ne Demektir?

Öncelikle “vakıayı bilmek” ile “vakıada bizzat bulunmak” arasındaki farkı açıklamamız gerekir. İbn Kayyım el-Cevziyye şöyle der:

“Müftünün iki türlü bilgiye sahip olması gerekir: Birincisi şer’i hükümlerin bilgisi, ikincisi ise olayın/vakıanın bilgisi. Ancak vakıayı bilmek için müftünün bizzat o olayın içinde bulunması şart değildir. Adil şahitlerin, güvenilir habercilerin ve doğru bilgi kaynaklarının aktardığı bilgiler üzerine hüküm bina edilebilir.”

الأصل في المفتي:

“لا بد للمفتي من نوعين من الفهم: أحدهما فهم الواقع والفقه فيه واستنباط علم حقيقة ما وقع بالقرائن والأمارات والعلامات… والنوع الثاني فهم الواجب في الواقع وهو فهم حكم الله الذي حكم به في كتابه أو على لسان رسوله في هذا الواقع. ولا يلزم أن يكون المفتي قد شهد الواقعة بنفسه، بل يمكن أن يعرفها من خلال شهادة العدول والمخبرين الثقات ومصادر المعلومات الصحيحة، ثم يبني الحكم عليها”

(İ’lamu’l-Muvakkiîn, 1/87)

İbn Teymiyye’nin Görüşü

Şeyhülislam İbn Teymiyye, fetvanın vakıayı bilmeye dayalı olduğunu ancak bu bilginin mutlaka bizzat yaşamakla elde edilmesi gerekmediğini şöyle açıklar:

“Bir âlim, savaş sahasında olmasa dahi, savaşın durumunu, Müslümanların gücünü, düşmanın kuvvetini ve diğer şartları güvenilir kimselerden öğrenerek cihad hakkında fetva verebilir. Nitekim Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem), savaşlarda istihbarat almak için casuslar göndermiş ve onların getirdiği bilgiler üzerine hüküm bina etmiştir.”

قال شيخ الإسلام ابن تيمية:

“يجوز للعالم أن يفتي في أمر الجهاد وإن لم يكن في ساحة المعركة، إذا علم حال الحرب وقوة المسلمين وقوة العدو وسائر الشروط من ثقات يخبرونه بذلك. وقد كان النبي صلى الله عليه وسلم يبعث العيون ليأتوه بالأخبار في الحروب، ويبني الأحكام على ما يأتيه من أخبارهم”

(Mecmûu’l-Fetâvâ, 28/354)

Şer’i Deliller 

• Kur’an-ı Kerim’den Deliller

Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Eğer bilmiyorsanız, zikir ehline (ilim sahiplerine) sorun.”

فَاسْأَلُوا أَهْلَ الذِّكْرِ إِنْ كُنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ

(Nahl, 16/43)

Bu ayette, bilgi sahibi olmayanların ilim ehline sorması emredilmiştir. Ayette, “sadece o konuyu bizzat yaşamış olanlara sorun” gibi bir kayıt yoktur.

Ayrıca Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Mü’minlerin hepsinin toptan sefere çıkmaları doğru değildir. Öyleyse onların her kesiminden bir grup dinde (dinî ilimlerde) geniş bilgi elde etmek ve kavimleri (savaştan) döndüklerinde onları ikaz etmek için geride kalmalıdır. Umulur ki sakınırlar.”

وَمَا كَانَ الْمُؤْمِنُونَ لِيَنْفِرُوا كَافَّةً ۚ فَلَوْلَا نَفَرَ مِنْ كُلِّ فِرْقَةٍ مِنْهُمْ طَائِفَةٌ لِيَتَفَقَّهُوا فِي الدِّينِ وَلِيُنْذِرُوا قَوْمَهُمْ إِذَا رَجَعُوا إِلَيْهِمْ لَعَلَّهُمْ يَحْذَرُونَ

(Tevbe, 9/122)

Bu ayette, bir grup müslümanın cihad için sefere çıkarken, bir grubun da dini ilimlerde derinleşmek için geride kalması emredilmiştir. Bu durum, cihad hakkında fetva verecek âlimlerin bir kısmının bizzat cihad meydanında olmayabileceğini gösterir.

•Hadis-i Şeriflerden Deliller

Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“İlim üç kısımdır: Muhkem ayet, sabit sünnet ve adil bir paylaşım.”

العِلْمُ ثَلَاثَةٌ: آيَةٌ مُحْكَمَةٌ، أَوْ سُنَّةٌ قَائِمَةٌ، أَوْ فَرِيضَةٌ عَادِلَةٌ

(Ebu Davud, Sünnet, 5; İbn Mace, Mukaddime, 2)

Bu hadiste, ilmin kaynakları belirtilmiş ve bizzat yaşamış olma şartı koşulmamıştır.

Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ayrıca şöyle buyurmuştur:

“Kim bir ilim yoluna girerse, Allah ona cennetin yolunu kolaylaştırır.”

مَنْ سَلَكَ طَرِيقًا يَلْتَمِسُ فِيهِ عِلْمًا سَهَّلَ اللَّهُ لَهُ بِهِ طَرِيقًا إِلَى الْجَنَّةِ

(Müslim, Zikir, 38)

Bu hadis de ilmin önemini vurgulamakta, ilim sahibi olanların hüküm verme ehliyetine sahip olduğunu göstermektedir.

Sahabe Uygulamalarından Deliller

Hz. Ömer (radiyallahu anh), Irak ve Şam fetihlerine bizzat katılmadığı halde, bu bölgelerdeki cihad stratejilerini belirlemiş ve hükümler vermiştir. Nitekim Hz. Ömer, Sa’d bin Ebi Vakkas’a (radiyallahu anh) Kadisiye savaşı öncesinde şu mektubu yazmıştır:

“Seni, yanında bulunan ordu ile düşmana gönderiyorum. Durumlarını bana bildir, ben de sana görüşlerimi bildiririm.”

“إني قد بعثتك ومن معك من الجند إلى عدوك. أخبرني بحالكم لأخبرك برأيي”

(Taberi, Tarih, 3/480)

İbn Abbas (radiyallahu anhuma), genç yaşta olmasına ve birçok savaşa katılmamasına rağmen, cihad hükümleri konusunda fetva vermiştir. Nitekim ondan şu söz rivayet edilmiştir:

“İlim, görüşü doğru olanın görüşüdür, yoksa birçok şahit olanın değil.”

“العلم رأي من رأى، وليس من شهد كمن غاب”

(İbn Abdülberr, Camiu Beyani’l-İlm, 2/108)

Mahkeme Örneği ve Şahitlik Meselesi

İslam hukukunda kadılar/âlimler, şer’i mahkemelerde adil şahitleri dinleyerek hükümlerini vermişlerdir. Kadılar, hükmünü verdikleri olayların/vakıaların bizzat şahidi değillerdi.

İbn Kayyım el-Cevziyye şöyle der:

“Şeriat, birçok tehlikeli meselede iki âdil şahidin beyanını esas kabul etmiş ve bunun üzerine hükümleri terettüp ettirmiştir. Kısas, had, nikâh, talak ve diğer birçok meselede kadı/âlim, bizzat görmediği halde iki âdil şahidin şahitliğine dayanarak hüküm verir.”

قال ابن القيم:

“إن الشريعة قد اعتمدت في كثير من المسائل الخطيرة على شهادة شاهدين عادلين، ورتبت عليها الأحكام. ففي القصاص والحدود والنكاح والطلاق وغيرها من المسائل يحكم القاضي أو العالم بناءً على شهادة الشهود العدول وإن لم ير الواقعة بنفسه”

(Turuku’l-Hükmiyye, s. 153)

Önemli Bir Nokta: Ziyade İlim

İbn Teymiyye şöyle der:

“İki adil şahidin suç isnadında ispat edici beyanı esas kabul edildiği davalarda, binlerce müslümanın ‘görmemiş, duymamış’ olması bir anlam ifade etmez. Çünkü ‘gördüğü veya duyduğu’ şehadetinde bulunan kimselerdeki ziyade ilim mukaddemdir.”

قال شيخ الإسلام ابن تيمية:

“في الدعاوى التي يُقبل فيها إثبات شاهدين عادلين في اتهام بجريمة، لا معنى لكون آلاف المسلمين لم يروا أو لم يسمعوا، لأن العلم الزائد عند من شهد بما رأى أو سمع مقدم”

(Mecmûu’l-Fetâvâ, 35/398)

Bu prensip, cihad meselelerinde de geçerlidir. Cihad sahasındaki durumu bilen adil şahitlerin verdiği bilgilere dayanarak bir âlim, o sahada bizzat bulunmasa dahi fetva verebilir.

Cihad Özelinde Değerlendirme

İmam İbn Kudâme el-Makdisî şöyle der:

“Cihadın farz-ı ayn veya farz-ı kifaye olması, düşmanın durumuna, Müslümanların gücüne ve diğer şartlara bağlıdır. Bu şartların bilinmesi için müftünün bizzat cihad sahasında bulunması şart değildir. Güvenilir kimselerden alınan bilgiler üzerine fetva verilebilir.”

قال ابن قدامة المقدسي:

“كون الجهاد فرض عين أو فرض كفاية، يتوقف على معرفة حال العدو وقوة المسلمين وغير ذلك من الشروط. ولا يشترط لمعرفة هذه الشروط أن يكون المفتي موجوداً في ساحة الجهاد، بل يمكن أن يُفتي بناءً على ما يأتيه من أخبار الثقات”

(el-Muğnî, 9/184)

İmam Nevevî de şöyle der:

“Cihad ile ilgili fetvalar, savaşın durumunu, müslümanların ve düşmanın gücünü bilmeye dayalıdır. Bu bilgiler, güvenilir kaynaklardan elde edilebilir. Âlimin bizzat savaş meydanında bulunması şart değildir.”

قال الإمام النووي:

“الفتاوى المتعلقة بالجهاد تبنى على معرفة حال الحرب وقوة المسلمين وقوة العدو. ويمكن الحصول على هذه المعلومات من مصادر موثوقة. ولا يشترط أن يكون العالم موجوداً في ميدان المعركة”

(Ravdatu’t-Tâlibîn, 10/209)

İmam Şafii’nin Görüşü

İmam Şafii (rahimehullah) şöyle demiştir:

“Âlim, şer’i hükümleri ve vakıayı bilmekle, o vakıada hüküm verme ehliyetine sahip olur. Vakıayı bilmek için o vakıada bulunmak şart değildir. Güvenilir kimselerden alınan haberler üzerine hüküm bina edilebilir.”

قال الإمام الشافعي:

“العالم يكتسب أهلية الحكم في الواقعة بمعرفته للأحكام الشرعية ومعرفته للواقعة. ولا يشترط لمعرفة الواقعة أن يكون حاضراً فيها، بل يمكن أن يبني الحكم على أخبار الثقات”

(el-Umm, 7/265)

İslam hukukunda “vakıayı bilmeyen âlimden fetva sorulmaz” kaidesi doğrudur. Ancak vakıayı bilmek için o vakıada bizzat bulunmak şart değildir. Güvenilir kaynaklardan elde edilen bilgilerle de vakıa hakkında yeterli bilgiye sahip olunabilir.

Cihad gibi önemli bir konuda, bizzat cihad sahasında bulunmayan bir âlimden fetva sorulabilir. Önemli olan, o âlimin cihad ile ilgili şer’i hükümleri bilmesi ve cihad sahasındaki durumu güvenilir kaynaklardan öğrenmiş olmasıdır.

Bu anlayış, İbn Kayyım, İbn Teymiyye ve diğer selef ulemasının görüşleriyle ve İslam hukukunun temel prensipleriyle uyumludur.

Allah en doğrusunu bilir.

والله أعلم بالصواب

Alpaslan Toprak

https://www.islamiokul.com/cihad-sahasinda-olmayan-alimden-cihad-ile-ilgili-hukumler-alinabilir-mi/

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir