Donald Trump, başkanlık koltuğuna oturmadan önce barış söylemleriyle sahneye çıkmıştı. Ancak göreve geldiğinde bu söylemler hızla savaş politikalarına dönüştü. Şimdi ise ABD, “stratejik çekilme” adı altında yeni bir hamleye hazırlanıyor. Ancak bu gerçekten bir geri çekilme mi, yoksa farklı bir oyunun başlangıcı mı?
ABD’nin gerçek niyeti ne ?
Son yıllarda Rusya ve İran’a karşı yürütülen kuşatma politikası, Batı’nın doğrudan sıcak çatışmalara girmektense çevreleme ve yaptırım mekanizmalarıyla ilerlediğini gösteriyor. ABD’nin bu noktada geri adım atması, zayıflık göstergesi olarak mı okunmalı, yoksa yeni bir yeniden yapılanma sürecinin işareti mi?
Stratejik çekilme söylemi, aslında bir tür yeniden toparlanma sürecinin sinyalini veriyor. ABD, doğrudan savaş sahnesinde yıpranmak yerine, Avrupa’daki pozisyonunu koruyarak Çin ve İran gibi kritik aktörlere odaklanmak istiyor. Eğer başarılı olursa, küresel güç dengesinde elini yeniden güçlendirebilir. Ancak bu plan tutmazsa, ABD’nin küresel yalnızlaşması hızlanacak ve dünya siyasetindeki belirleyici rolü büyük ölçüde zayıflayacak.
Avrupa geri adım atar mı?
ABD’nin bu yeni stratejisinde Avrupa’nın tutumu da kritik bir rol oynuyor. Washington, Avrupa’yı Rusya-Ukrayna savaşında daha fazla sorumluluk almaya iterek kendini Pasifik bölgesine ve İran denklemine yoğunlaştırmak istiyor. Ancak Avrupa’nın kendi içinde ekonomik ve siyasi krizlerle boğuştuğu bir dönemde, ABD’nin bu planı Avrupa’nın isteksizliğiyle sekteye uğrayabilir.
Eğer ABD, Avrupa’nın desteğini kaybeder ve küresel ölçekte yeni cepheler açma konusunda başarılı olamazsa, kendini “muhteşem yalnızlık” içinde bulabilir. Ancak Washington, bu yalnızlığı bir güç gösterisi olarak sunarak, kayıplarını örtbas etmeye çalışacaktır.
Sonuç olarak, ABD’nin “stratejik çekilme” söylemi, bir yenilgiyi kabul etmekten çok, güçlerini farklı noktalara kaydırma çabası gibi görünüyor. Ancak bu planın başarılı olup olmayacağı, sadece ABD’nin değil, küresel aktörlerin vereceği tepkilere de bağlı olacak.
Kaynak: Mira Haber