Amerika’nın İdlib’deki SİHA Saldırıları ve İşbirlikçilerin Sessizliği..
Dün ABD’nin düzenlediği SİHA saldırısında aynı araçta Ebu Abdurrahman el-Libi ve Ebu Fadl el-Libi olmak üzere Hurraseddin’in iki komutanının katledildiği ortaya çıktı. Öldürülen isimlerin her ikisi de geçmişte Hurras ed-Din örgütü içerisinde önemli roller üstlenmişti. Ebu Fadl el-Libi, örgütün Sahil bölgesi emiriydi.

Bölgede yaşananları yakından takip eden ve bir dönem Cephetu’n-Nusra içerisinde komutanlık yapmış olan bir görgü tanığı, saldırıyla ilgili şu çarpıcı ifadeleri kullandı:
Suriye’de bu cinayetler işlenirken, Ahmet el-Şaraa bir zamanlar ‘Şeyhim ve Habibim’ diye hitap ettiği Usame bin Ladin’i katleden makama övgüler dizmekle meşguldü. Şeyh Usame’nin lanetlediği Amerika’ya methiyeler düzen Şaraa, İslam’ın azılı düşmanlarını barışın teminatı olarak tanımlıyor. Oysa Şii militan Ebu Azrail bile Amerika’ya nefret kusarken, sözde mücahid komutan (!) Cevlani, Washington’a güzellemeler yapmaya devam ediyor.
Aynı tanık, ABD’nin Suriye topraklarında ve hava sahasında Müslümanları hedef alabiliyor oluşunu, ve Suriye cihadının temel taşlarından olan HTŞ’nin bu duruma seyirci kalışını sert bir dille eleştirdi.
Amerika’nın SİHA’larıyla işlediği cinayetler karşısında neden Suriye’nin toprak bütünlüğü mevzu bahis olmuyor da sessiz kalınıyor? Gücü ele geçirenler Batı’nın istihbarat servisleriyle işbirliği yapmaktan neden çekinmiyor? Müslümanlar hakkında kâfirlerle yardımlaşmak, dört mezhebin icmasına göre küfür değil midir? Kendi muhaliflerini “harici” ilan eden bu insanlar, aslında gerçek haricilerin ta kendisidir. Cevlanistler, zalim ve işbirlikçi olduklarını her geçen gün ümmetin gözleri önünde ilan etmektedirler.
Bu insanlar zaten hapislere atıldı, silahları ellerinden alındı, sahip oldukları her şeye el koyuldu. Videoda görüldüğü üzere kış günü ayağında doğru dürüst ayakkabısı bile olmayan insanlar bunlar..
Bu noktada sahada mücadelenin başladığı noktayla bugün gelinen durumun içler acısı haline bizzat tanıklık eden bir mücahidin serzenişi durumu özetliyor;
Hiçbirimiz bu topraklarda güvende değiliz. Halep’in fethinde savaşmış bu insanlar nasıl tek tek öldürülüyor ise yarın birgün biz de böyle öldürüleceğiz. Fethettiğimiz topraklarda şebbihalar güvende, batılılar güvende, kafirler, Nusayriler hepsi güvende ama biz değiliz. Ve bugün sesini çıkarmayan ya da kapalı kapılar ardında öğrencilerine ‘aman ha’ diyen ama Cevlanistlerin şerrinden korkan hocalar da güvende değil… Ölüm sırası belki yarın kendilerine gelecekken başımızı belaya sokmayalım derdindeler. Bu konuda ümmet sesimizi duysun, Allah’a yemin ederim her köşesinde kan döktüğümüz bu topraklarda Mücahidler emniyette değildir. Biz iki zaferden ilkini tattığımızı düşünüyoruz. Ancak ilkinin hezimet olduğunu görüyor, inşallah ikincisini tadacağımızı umuyoruz.
Ne ölümden, ne Amerika’dan, ne de dostlarından korkmuyoruz. Bizler sadece dimdik duramadığımız izzetsiz bir hayattan korkarız. İşte mücahid o zaman ölmüştür. Allahu müstean..
Bunca zulüm karşısında hâlâ sessiz kalanlara ve işbirlikçilere şu ayet hatırlatılmalıdır: “Zalimler için acıklı bir azap vardır.” (İbrahim, 22) İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.
Kaynak: Mira Haber