16:14 Cuma / 29 Mart 2024 | 19 Ramazan 1445

Yahya el-Libi’nin Hamas yorumu

El Kaide’nin önemli isimlerinden Ebu Yahya el-Libi’nin Hamas (İslami Direniş Hareketi) üzerine  ”Hamas ve yakın menfaat” başlıklı değerlendirmesini ilginize sunuyoruz:

Hamd Allah’a mahsustur. Salât ve selam, Resulullah’a, ailesine, sahabelerine ve onu veli edinenlere olsun.

Kişi, Hamas hareketi liderlerinin, parlamentoya girip kürsülere yerleşmelerinden sonraki açıklamalarını ve görüşmelerini duyduğunda zihni bulanıyor ve düşünceleri karışıyor. Ağızlarında çiğnedikleri ters yüz olmuş kavramları, saçma kelimeleri ve karmaşık ibareleri arasında git geller yaşadığında, kulaklarının işittiğini duymazdan gelip bu açıklamaları yapanların, İslami cemaatler veya cihadi hareketler bir tarafa sıradan Müslümanlardan olamayacağını ama nasıl olur da bu hareketlerin liderlerinden hesap edilen kimselerden sadır olmasının mümkün olabileceği noktasında hayrete düşüyor.

Biraz ilgi ve odaklanmadan sonra bu açıklamaları yapanların “Fetih hareketi”mi yoksa “Halk cephesi”mi veya asılları ve füruları olmak üzere islamı tanımayan süfli diğer Filistin milli kuruluşlardan birisi midir ayırt edemiyor.
Dikkatli bir şekilde kulak verildiğinde de bu fikirsel konuşmaları yapanların kimliklerini tanımanız mümkün olmuyor. Ancak görüşmenin yörüngesi arasında veya sunucunun programa katılanların kimler olduklarını ve hangi kuruluşa bağlı olduklarını tanıtması vasıtasıyla öğrenebiliyorsunuz.

İbareler aynı ibareler, ifade bozuklukları aynı ifade bozukluklar, lehçe aynı lehçe; “Milli beraberlik” “Halkın özgürlüğü” “Demokrasiye bağlılık” “Vatan çıkarı” “Kardeş Ebu Mazin” “Filistin kanı” “Uluslar arası meşruluk” ve ömürleri yeyip tüketen başkalarından önce milliyetçilerin ve vatanperestlerin eskittikleri diğer kavramları… Bütün bunların üzerine, canlılığını ve dinçliğini geri getirebilmeleri, kurumaya yüz tutmuş bir halde iken fidanını sulamaları ve yeni Filistin neslinin kalplerinde bunları tazelemeleri için bu Hamaslılar geldiler. Oysaki daha önceleri babaları kendilerini bunlarla tüketmişlerdi ve kendilerine geri dönen, kederden başkası olmamıştı. Elde ettikleri, yalan emellerden başkası değildi. Hala ardında koşmuş oldukları şey, susuz kimsenin uzak serapların ardında koşan kişininkiyle aynıdır. Ama ulaşmaları ne mümkün!

Daha henüz seçim sonuçları çıkmadan geçici zafer sarhoşluğunu solumaya başladılar. Sonra “Arafat sünnetini” ihya etmeye başladılar ki, buda dilenciliğe devam etmek, bir başkentten diğer başkente, bir devletten başka bir devlete gezintiler yapmaktır. Herhangi bir kafir veya bir zındık yada bir tağut ile yapılan hemen her görüşmeler, olumlu ve yapıcı görüşmelerdir. Görüşmedeki taraflar birbirlerinin görüş açılarını çok iyi anlamaktadırlar. Ortada müşterek topraklar bulunmaktadır ve bu topraklar üzerinde bazı işlemlere gitmek mümkündür. Bununla birlikte bu yolda karşılaşılan aşağılanmaların yutulması ve herhangi bir görüşmeyi engelleyebilecek bir unsur olmaması ise işin cabasıdır. Ayrıca görüşmelerin türünü belirleyip sınırlayacak veya açıklamalara ve hafife alınmalara sınırlama getirecek hiçbir şeri disiplin olmaması da işin başka bir boyutudur. Hatta “Vatan maslahatı” örtüsü altında en büyük
akidevi ve şeri temellerin çiğnenmesine cüret edilmiştir. Öyle ki bu şiarı yükselten ve benimseyen kimseler, adeta yaptıklarından sorulmayan kimseler haline gelmişlerdir.

Kuşkusuz Hamas hareketi, başı sonu belli olmayan bu engebeli dehlizlere girmekle ve açık ve çok tehlikeli akidevi, şeri, menheci veya vakii olarak işlemiş olduğu muhalefetleriyle, her ne kadar kendisini deneyimli ve tecrübeli bir siyasi hareket olarak göstermeye çalışsa da, kendi kendisinin ölümüne hükmetmiş, kendi elleriyle kendi kabrini kazmış gönül rızası ile boynunu cellâtlara teslim etmiş ve kendi ihtiyarı ile ayaklarını kendi sonuna götüren yola koymuştur.

Hatta uluslar arası destek konusunda -ki bunu hükümetlerinin başarılı ve istikrarlı olabilmesi için en önemli unsur olarak görmekteler- bir destek alabilmesi ve kendilerine karşı bir yönelimin olabilmesi için Hamas’ın oynayacağı siyasi manevra alanı, eski Filistin yönetiminin göstermiş olduğu teslimiyetçilik ve tavizkar tutum kadar geniş olmayacaktır. Bununla birlikte varmış oldukları sonuçları; Filistin halkının, uyuşturucu olarak kullandığı uzun emellerinden bıktıktan sonra, bunları reddetmesi ve isteklerini gerçekleştirebilecek doğru bir alternatif aramaya koyulması olmuştur. Bu nedenle Hamas’ı seçmeleri kaçınılmaz olmuştur. Umulur ki bu yolla eski Filistin yönetiminin gerçekleştirmede başarısız olduğu veya aciz kaldığı bazı isteklerini gerçekleştirebilirler. İşte tam olarak Hamas’ın başına gelen, eski Filistin yönetiminin başına gelenin aynısıdır. Akıllı kimse, başkasından öğüt alıp ibretle hareket edendir. “Sizden evvel birçok sünnetler gelip geçmiştir. Onun için yeryüzünde gezin, dolaşın da yalanlayanların sonu nice oldu görün. Bu, insanlar için bir açıklama; takva sahipleri içinde bir hidayet ve bir öğüttür.” (Ali İmran: 137-138)

Hamas, “Filistin özgürlüğü” sloganı ve askeri kanadının yürüttüğü silahlı cihad yöntemini benimsemesiyle Filistin halkının birçok yönden güvenini kazanmış olsa bile kendisi de “Filistin özgürlük cephesinin” basmış olduğu faka ayağını basmıştır. Bu kuruluş o kadar tavizler vermiştir ki nihayetinde Filistinlilerin hurma çekirdeğini attıkları gibi yerin dibine geçmiştir. Özgürlük cephesi açık bir şekilde laik olduğunu ilan etmesine, ardı arkası kesilmeyen tavizlerine ve Arap hükümetlerinin ve birçok dünya devletlerinin rızasını kazanmasına hatta onu desteklemesine rağmen tüm bunlar, Filistin yönetimine geçmiş oldukları amaçlarını gerçekleştirmeleri için Yahudileri razı edememiştir. Hatta Filistinlilerin ondan önceki halleri onların gelmesinden sonraki halinden çok daha iyidir. Bu durumda (İslami) Hamas hareketinin bu yöntemle daha öncekilerin devşiremedikleri meyveleri devşirmeleri ne mümkündür!

Arafat hükümetinin tanınabilmesi için maddeleri birer birer sunulan liste, Hamas hükümetinin önüne de çıkartılmıştır. Ya “içindekilere evet” diyecek ve eski Filistin yönetiminin madalyonunun farklı yüzü olacak veya “hayır” diyecek ve uğrunda enerjisini ve zamanını tükettiği yolun tekrar başına dönecektir. Değneğin ortasından tutma ve ne o tarafa nede bu tarafa meyletmeyip “arabuluculuk ve uzlaşma” yöntemini benimsemenin ise, açıklığı, sertliği, taleplerini sunmadaki netliği, muhaliflerine ve hasımlarına şiddetli düşmanlığı ile bilinen bir düşman karşısında bir yeri olmayacaktır.

Bu nedenle üzülerek söylüyoruz ki…

Hamas’ın bu kadar açık bir biçimde böyle bir siyasi kargaşaya dahil olması öldürücü zehirli hançer olarak kabul edilebilir. Bunu, Filistin’deki silahlı cihad hareketlerine saplamıştır.

Bunların ilki de, siyasi liderlerinin parlamentoya girmelerinden beri operasyonları duraklayan askeri kanatlarıdır. Hatta bundan bir zaman önce mazinin savaşçı sayfasını kapatıp yerine siyasi elbiseler giyinerek karanlık tünellerine girmenin bir ön hazırlığını yapmışlardı ve böylece Filistin halkı onların başa gelmelerini bekleyecek ve kıyamete dek bundan faydalanacaklardı. Fakat nerede!
Yüzeye çıkan öldürücü ve çirkin bozulmaların üzerine -ki bunu başkalarından önce Hamas’ın liderleri hissedeceklerdir- onların en önemli meşguliyetleri, bundan bir çıkış yolu bulmak ve ona yoğunlaşmak ve bunu tüm çaba ve enerjilerini harcayacakları müstakil bir cephe olarak kabul edeceklerdir. Böylece kendi kendileriyle uğraşmaları nedeniyle düşman onlardan uzakta ve emin olacaktır. Düşmana karşı sunabilecekleri en önemli şey bu olacaktır. Ayrıca askeri kanatları, uzun süre bekletilmekten ve alıkonulmaktan ötürü boğulduğunu ve nefesinin kesilmekte olduğunu görecektir. Bunun zorunlu neticesi de, onların siyasi liderlerine ansızın başkaldırmaları ve Hamas’ın, Yahudileri hedef alan her askeri operasyonun akabinde Filistin yönetimine sunduğu aynı gerekçeler ile onları zora sokacaklardır.

Bariz bir şekilde ortaya çıkan ve Hamas’ın teşri meclisine girmesinden ve yönetimi ele geçirmesinden sonra daha da barizleşen bazı aşırlıkları, sapmaları ve fesatları zikredecek olursak –ki bunlardan çok daha fazladır- şu başlıklar halinde sıralayabiliriz:

Birincisi: Şirk ve küfür meclisine iştirak edip dahil olması; bu meclisin görevi ise kanunlar koymak, bunları zorunlu kılmak ve insanları bunlara tabi olmaya mecbur etmektir:

Bu, rububiyetin en önemli meselesinde, yeryüzünün ve gökyüzünün rabbine karşı çıkmaktır. “İyi bilin ki, yaratmada emretmede yalnız onundur. Alemlerin rabbi olan Allah’ın şanı ne yücedir.” (Araf: 54)

Kişi bu hakikati ispat için bir sıkıntı ve zorluk çekmeyecektir. Zira seçilen isim, içeriğinin ne olduğunu bildirmektedir; “Teşri meclisi (Parlamento)” Allahu Teala şöyle buyuruyor: “Yoksa onların Allah’ın izin vermediği şeyleri kendilerine dinden şeriat yapan (kanun koyan) ortakları mı vardır? Eğer ayırt edici söz olmasaydı, muhakkak aralarında hüküm olunmuştu bile. Doğrusu zalimler için can yakıcı bir azap vardır.” (Şura: 21)

Bu tür teşri meclisinin ve benzerlerinin durumu; küfrü, dalaleti, helal ve haram kılmayı üstlenmelerinde “haram ayları erteleyenlerin “ durumu ile aynıdır. Ancak onların toplandıkları şaşalı salonları, özel lüks makam araçları ve yaptıkları kanunları yayınlayan basın yayınları yoktu. En doğru nakilci ve en dakik vasıflayıcı olan Kuran onlar hakkında şunları yazmaktadır: “Nesi (Müşriklerin haram aylarda savaşmayıp başka aylara ertelemeleri) ancak küfürde bir artıştır. Kafirler onunla şaşırtılır. Onu bir yıl helal, bir yıl haram sayarlar ki Allah’ın haram kıldığına sayıca uysunlar da Allah’ın haram ettiğini haram kılmış olsunlar. Amellerinin kötülüğü onlara süslenip güzel gösterildi. Allah kafirler topluluğunu asla hidayet erdirmez.” (Tevbe: 37)

İkincisi: Buda önceki maddeden doğmaktadır. Zira Hamas’ın teşri meclisine girmesi – Hamas’ı İslami hareketlerden sayarsak- bu meclise meşruiyet kazandıracak, avama ve özel kimselere bu meclisin kanunlarına saygı duymayı, yasalarına bağlı kalmayı ve içerisindekilere hürmet etmeyi zorunlu kılacaktır. Şeri tabirle ifade edecek olursak “Rabliğine iman etmeyi” zorunlu kılacaktır.

Helal, onun helal kıldığıdır. Haram, onun haram kıldığıdır. Vacip, onun vacip kıldığıdır. Nizam ve kanun, onun karar verdiğidir. Bu, sözlü ve fiili olarak, aldatıcı, medeni görünümlü çağdaş tağuta açık bir davettir.

Eğer Hamas İslami bir hareket ise, onun ilk görevi ve en önemli meselesi, tevhidi yalnızca Allah azze ve celleye mahsus kılmak, tüm eşkâli ve farklı suretleri ile tağutun hakikatini beyan etmek ve ondan kaçınıp onu tekfir etmeleri için onu insanların önüne çıplak bir şekilde sermektir. Bu tüm resullerin görevidir: “And olsun ki biz her ümmet arasında “Allah’a ibadet edinin ve tağuttan kaçının” diye bir peygamber göndermişizdir. Allah içlerinden kimine hidayet verdi, kiminin aleyhine olmak üzere sapıklık hak oldu. Şimdi yeryüzünde gezinin de yalanlayanların sonu nasıl oldu, görün.” (Nahl: 36) Başka bir ayette ise şöyle buyurmaktadır: “Sana indirilene ve senden önce indirilmiş olanlara iman ettiklerini iddia edenleri görmez misin? Kendisini inkar etmekle emrolundukları halde tağutun hükmüne başvurmak istiyorlar. Şeytan da onları uzak bir sapıklıkla büsbütün saptırmak ister.” (Nisa: 60)

Üçüncüsü: Kuşkusuz Hamas’ın teşri meclisine dâhil olması ve direk yönetime iştirak etmesi, imanın en kuvvetli unsuru sayılan bir unsuru ilga etmiştir. Kuşkusuz bu, Allah için sevmek ve Allah için buğz etmektir. Hamas vela ve bera akidesini sözlüğünden kaldırmıştır.

İnsaflı bir şekilde hareketin bu akideye nasıl itibar edip önem verdiği hükmüne varmak için, herkesin yanında normal olmaya dönüşen açıklamalarına kulak vermelisin!

Avamın kalplerinde ve zihinlerinde “Filistin kardeşliğinin” tüm değerlerin üstünde olduğunun pekiştirilmesi ve bunlar ile diğer laik ve sosyalist Filistin örgütleri arasındaki farkın, Filistin halkına daha iyi ve daha düzgün hizmetler takdim etmek için devir değişikliği olmaktan öteye gitmediğini göreceksin.

Böylece her şey birbirine girmiştir. Müminlerin yolu, mücrimlerin yoluna karışmıştır. Oysaki Kuran, bunları birbirinden ayırmak, sınırlarını açığa çıkarmak, aralarındaki farkları net bir şekilde ortaya koymak için gelmiştir. “Mücrimlerin yolu sana belli olsun diye ayetleri böyle açıklıyoruz.” (Enam: 55)

Bu gün bir Müslüman, “Filistin yönetiminin” kurulduğundan bu güne kadar işlediği ve hala da işlemekte olduğu Allah’a ve resulüne karşı koymasından ve islamın yolundan uzak durmasından daha büyüğünü görmüş müdür? O halde bu azgın tağutlar nasıl olurda kardeşler olarak vasıflandırılabilirler? Hamas liderleri bu hamasetlerinde Allahu tealanın şu buyruğunu okumuyorlar mı? “Allah’a ve ahiret gününe iman eden hiçbir kavmin, Allah ve resulü ile sınır mücadelesi yapanlara sevgi beslediklerini göremezsin. İsterse bunlar babaları yahutoğulları yahut kardeşleri yahut soydaşları olsalar bile. İşte bunlar Allah’ın kalplerine imanı yazmış olduğu ve kendilerini katından bir ruh ile desteklemiş olduğu kimselerdir. Hemde onlar orada ebediyen kalıcılar olmak üzere, altından ırmaklar akan cennetlere sokacaktır. Allah’ta onlardan razı olmuştur. Onlarda ondan hoşnut olmuşlardır. İşte bunlar Allah’ın hizbidir. Haberiniz olsun, muhakkak ki Allah’ın hizbi umduklarına kavuşanların ta kendileridir.”

(Mücadele: 22) Yine şu ayeti kerimeyi okumuyorlar mı: “Ey iman edenler, eğer küfrü imandan sevimli bulurlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi veli edinmeyin. İçinizden kim onları veli edinirse; onlar zalimlerin ta kendileridir.” (Tevbe: 23) Vela havle vela kuvvete illa billâh.

Dördüncüsü: Kuşkusuz Hamas hareketinin yönetime girmesi, Arap tağutlarının ve diğerlerinin konumlarını ve makamlarını eski haline döndürmeye, çökmekte olan tahtlarını sağlamlaştırmaya ve halklarının onlara olan güvenini yenilemeye sevk etmiştir.

Bu, onların, Filistin halkının çıkarları uğruna çaba sarf ediyor, onların dertlerini dert ediniyor ve liderlerine nasihat ediyor gibi gözükmeleri sürecinde oluşmuştur. Ömrüm elinde olan Allah’a yemin olsun ki, bu öyle bir meseledir ki, yalan, aldatmaca ve sahtekârlığı uzak yakın herkese aşikâr olmuştur. Hatta hareminden dışarı çıkmayan bekâr kızlara bile… Filistin’i mahvedip halkını bunca zor duruma sokan, bu tağutların uşaklıklarından başka nedir ki? Hamas liderleri ise bu kimseleri, Mısır’daki, Ürdün’deki veya Türkiye’deki kardeşler olarak nitelemektedir. Yahudilere meşruluk kazandıran, onlara otorite sağlayan ve mustazaf Filistinlilerin boynuna musallat eden bunlardan başka kimdir? Ne zamandan beri kurt koyunlara nasihat eder oldu, düşünmüyor musunuz?

Bu tağutların, Yahudi devletinin bekası ve istikrarı için, halklarının tümünü yok etmek için hazır olduklarını ve hem içten hem de dıştan uşak olduklarının açığa çıkması uzun zaman aldı ve bu süreç hala da sürmekte. Ümmet, bunun için sınırsız kan, yaralanma, sürgün ve hapis gibi bedeller ödedi. Nihayetinde avam, bilhassa Newyork ve Washington olaylarından sonra – kamil manada olmasa da- meseleyi idrak etti. Tüm bunlardan sonra Hamas liderleri bizden, geriye dönüp arkamıza bakmamızı ve kendimizi ve halklarımızı “Hüsnü mubarek” “Abdullah” “Ali Abdullah Salih” ve emsallerinin, Filistin meselesinin yükünü omuzlayanlar olduğuna ve bunun için samimi bir şekilde çözümler aradıklarına ve bunların halklarına karşı samimi, nasihat eden ve şefkatli kimseler olduklarını ikna etmemizi mi istiyor?

Kuşkusuz bu önemli mesele hakkında söz uzun ve detaylıdır. Bizim burada bahsettiklerimiz, yalnızca bazı başlıklar ve işaretlerdir. Aksi halde mesele bazı yüzeysellerin zannettiğinden daha derin ve boyutludur. Bu kimseler meseleleri, kesin olan vakıaları görmezden gelerek ve şeri esaslara ters düşerek tahlil ederler. Yine olaylara, kendilerinin şişirdikleri aldatıcı kuruntuları çerçevesinden bakarlar. Ancak çok yakında kendilerine lanetler gelecektir. Bundan beri olmayı isteyecekler, bundan sakınabilmek için tüm güçlerini ortaya koyacaklar ancak yine de bir yolunu bulamayacaklar.

Kuşkusuz Rahman’ın şeriatını ikame etmek isteyenin, kendisini bunun bedelini ödemeye, yükünü taşımaya ve bunun uğrunda sabretmeye hazırlaması gerekir. Aksi halde sahayı, kendisini buna hazırlayanlara terk etmelidir. Yakın bir menfaat ve orta yollu bir yolculuğu benimseyenlerin ise samimice amel edenler arasında yeri yoktur ve istenilen amaca ve umulan sonuca ulaşmaları mümkün değildir.
“Eğer yakın bir menfaat, orta yollu bir yolculuk olsaydı, elbette arkandan gelirlerdi. Fakat bu kadar uzun bir mesafeyi kat etmek onlara ağır geldi. “Gücümüz yetseydi her halde bizde sizinle beraber cihada çıkardık” diye Allah’a yemin edeceklerdir. Kendilerini helake sürüklüyorlar. Onların muhakkak yalancı olduklarını Allah biliyor.” (Tevbe: 42)

Allah’ım Hamas’a hidayet et ve onları razı olduğun salah ve ıslah yoluna getir, ey alemlerin rabbi.

Mütercim: Muhammed Atta

DİĞER GELİŞMELER