Tel Aviv’in İran ve Batı arasında süren Viyana müzakerelerine etki edemeyeceği İsrail kamuoyunda kabullenildi.
İsrail Ulaştırma Bakanı Merav Michaeli, Başbakan Naftali Bennett ve Dışişleri Bakanı Yair Lapid’in Tahran ile nükleer anlaşma karşılığında İsrail’in çıkarlarını koruyan bir anlaşma yönünde ABD Başkanı Joe Biden yönetimi ile anlaşmaya varmaya çalıştıklarını açıkladı.
Güvenlik Kabinesi’nin karar almaktan sorumlu üyelerinden Bakan Michaeli, son haftalarda Demokrat ve Cumhuriyetçi Kongre üyeleriyle bir dizi toplantı ve görüşme gerçekleştirdiğini söylediği Bennett’ın Viyana’da süregelen nükleer müzakerelere dair bilgi alışverişinde bulunduğunu bildirdi. Aynı zamanda “Birçoğu, anlaşma şartlarından önemli bir bölümün iki buçuk yıl sonra tüm anlaşmanın ise 8 yıl sonra sona ereceğini, aynı zamanda İran’ın pratik programını ilerletmesini sağlayacağını bilmiyor” vurgusunda bulundu.
Şarku’l Avsat’ın Reuters haber ajansından aktardığı habere göre 2015’te merkez sol çizgiden muhalefet milletvekili olduğu sırada İran ile nükleer anlaşmayı desteklediğini söyleyen Michaeli, “Gelişen bu anlaşmanın ömrü çok daha kısadır. Birçok kötü fırsatı kapsayan bu anlaşma gerçekten de sorunlu. Bu nedenle bu yönde elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyoruz” dedi.
Tel Aviv’deki siyasi kaynaklar ise İsrail’in nükleer anlaşma şartlarını etkileme kabiliyetlerinin olmadığının farkına varan Bennett ve Lapid’in bu nedenle sonraki gün planlamasına başladıklarını, anlaşmayı tehlikeli ve kötü bir hale getirmek için uğraştıklarını doğruladı. Böylece ABD’den İsrail’in konumunu pekiştirecek tazminatlar elde etmek istediklerini de ekledi. Kaynaklardan biri ise şöyle söyledi:
“Bennett, Lapid ve Savunma Bakanı Benny Gantz, nükleer anlaşmanın birkaç gün içerisinde imzalanma olasılığını kabul etti. Üçünün medya çabaları, konuşmaları ve röportajları, masadaki taslakları etkileme girişimine odaklanmıyor artık. İsrail’deki propaganda sistemi artık anlaşmanın ertesi gününe, yeni durumda İsrail’in İran’a yönelik eylemlerinin sınırlarını çizmeye, mevcut anlaşmanın 2030’da sona ereceği gün İran konusunda daha önemli bir anlaşma yönünde uluslararası toplumu harekete geçirme girişimine odaklanıyor.”
Gantz ise Münih’teki konferans öncesinde “Anlaşma imzalandığı taktirde nihayete varılmayacak. İran’ın diğer tesislerde zenginleştirmeyi sürdürmesine engel olmak ve bu yöndeki denetimi artırmak için çalışılması gerekiyor” ifadelerine başvurdu.
Bennett’a yakın bir kaynak ise “ABD yönetimi İran’ı nükleer eşik devleti olarak görebilir. Ancak bu konuda herhangi bir toleransı reddeden İsrail, İran’ın günün birinde nükleer eşik devleti haline gelmemesi için elinden geleni yapacak. İsrail bunu kabul etmiyor. Dünyanın kabullenmesi ise sakıncalı” ifadelerine başvurdu.
İsrailli liderler daha önce yaptıkları açıklamada ülkelerinin herhangi bir nükleer anlaşmaya bağlı olmayacağını vurgulamış, diğer ülkelerin de İran’ı nükleer silah edinmekten mahrum bırakmanın gerekli olduğuna inandıkları taktirde tek taraflı askeri harekat düzenleyebileceklerine işaret etmişti.
Bennett’ın bu konudaki son açıklamalarını ve bu konuyu ele alış biçimini eleştiren Haaretz gazetesi editörleri, dün yayınladıkları yazıda şu ifadelere başvurdu:
“Bennett, ‘Dünya anlaşmayı son kullanma tarihini uzatmadan yeniden imzaladığı taktirde, toplamda iki buçuk yıla mâl olan bir anlaşmadan bahsediyoruz, İran hiçbir kısıtlama olmaksızın gelişmiş santrifüjler geliştirebilir ve kurabilir’ uyarısında bulunmuştu. Ancak Bennett, İran’ın anlaşmayı ihlal etmeye, ABD’nin 2018’de tek taraflı olarak çekilmesinden yaklaşık bir yıl sonra başladığını söylemeyi, İsrail’in ise ABD’nin bu kararına ciddi katkıları olduğunu söylemeyi unuttu. İsrail, anlaşma imzalanmadan önce tüm diplomatik çabalarını ve askeri yeteneklerini anlaşmayı bozmak için harcamıştı. Şimdi ise yeni anlaşmanın İran’ın nükleer programını çok kısa bir süre için donduracağından şikayet ediyor.”
Parlamento Dış İlişkiler ve Güvenlik Komisyonu eski Başkanı ve araştırmacı Ofer Shelah ise Yediot Aharonot gazetesine verdiği demeçte, “Bennett’in açıklamaları, İsrail’in başarısızlıklarından ders almadığını gösteriyor. Şunu konuda herhangi bir şüphe olmamalı: Nükleer anlaşma, 2015’teki anlaşmanın geliştirilmemiş bir versiyonu olsa bile, Trump’ın anlaşmadan tek taraflı çıkışının yol açtığı, İsrail’in teşvik ettiği ve zorladığı durumdan daha iyidir” vurgusunda bulundu.