hts lideri cevlani devrimin hedefleri gerceklesmezse bu musibet turkiye de bulunan ehli sunnet e uzanacak 01
hts lideri cevlani devrimin hedefleri gerceklesmezse bu musibet turkiye de bulunan ehli sunnet e uzanacak 01

HTŞ lideri:” Bu işin ucu Türkiye’ye de uzanır”

Suriye sahasından çeviri ve makaleleri ile tanıdığımız aktivist Muhammed Atta, Tahrir’uş Şam lideri Ebu Muhammed el-Cevlani’nin Suriye devrimi ve sahadaki son gelişmeler ile ilgili yaptığı açıklamaların tercümesini yayınladı.

İşte Ebu Muhammed el-Cevlani’nin açıklamaları:

“Bugün Suriye devrimi genel olarak bölgede, özelde ise Suriye içerisinde Ehli Sünnet’in ön hattını oluşturmaktadır.”

”Bugün Suriye’de çoğunluk olan Ehli Sünnet azınlığa dönüştürülmek için tehlikeli projelerle karşı karşıyadır.”

”Bugün Suriyeli 12 milyondan fazla insanın göç ettiğine ve mülteci konumuna düştüğüne tanıklık ediyoruz ve bunların hepsi aynı taifeden: Ehli Sünnet taifesi.
Bugün Ehli Sünnet Suriye’de toplu katliamlara maruz kalmaktadır.”

“Allah göstermesin, bu devrimin hedefleri gerçekleşmezse, bu musibet özel de Türkiye’de bulunan Ehli Sünnet’e ve Körfez’de bulunan Ehli Sünnet’e uzanacak ve genel olarak tüm bölgeyi etkisi altına alacaktır. Bu yüzden Suriye devrimi ileri savunma hattı olarak kabul edilmelidir. Suriye içerisindeki Sunni yapının korunması için şu andaki en önemli konu budur.”

“İşgalci Rusya Suriye’ye bir takım çıkarları için müdahalede bulundu. Rusya için bu, geçen asırda 90’lı yılların başında Sovyetler Birliği’nin çökmesi ile kaybettiği uluslararası rolünü Akdeniz’de sıcak sularda varlığı ile geri alabilmesi için ele geçirdiği ilk fırsattır. Savaş faturalarının ödenmesi ve savaşın kara dönüştürülmesi için Suriye’de bulunan servetlere çöreklenmesi de bu çıkarlar doğrultusunda değerlendirilmelidir. Rusya’nın bu çıkarları Esed rejiminin ya da belli taifenin tam olarak desteklenmesiyle gerçekleşebilmektedir.
Yine buna mukabil İran ve onunla birlikte Lübnan Hizbullah’ı ve Irak Haşdi Şabi’si gibi milis yapıların müdahalesi da bu minvaldedir. Biz Hizbullah’tan bahsederken, Lübnan’da bulunan derin devletten söz ediyoruz. Hizbullah Lübnan ekonomisini, istihbaratını ve askeriyesinin büyük bir bölümünü ele geçirmiştir ve ülkenin siyasi yapısında hafife alınmayacak bir güce sahiptir. Burada bir milis grubu ya da parti adı altında Suriye devrimine karşı koymak için devlet gücü ile gelen bir yapıdan bahsediyoruz.
Yine buna mukabil Irak milisleri de Irak içerisindeki derin devletin bir parçası kabul edilebilir. Büyük bir güce sahipler. Irak’ın ekonomik, siyasi ve sosyal gücünün büyük bir kısmını ellerinde tutuyor ve Suriye’ye devlet gücü ile geldiler.
Aynı şekilde İranlılar da Suriye’ye geldiklerinde, bu mubarek devrime karşı durmak için devletlerinin gücü ile geldiler.”

“İran müdahalesinin ideolojik/akidevi kökleri vardır. Hepimizin bildiği üzere, İranlılar bir Pers İmparatorluğundan söz etmekteler ve binlerce yıl önce kaybettikleri imparatorluklarını geri getirme hedeflerine ulaşmak için Şii akidesini kullanıyorlar. İran’ın bu çıkarları, sadece Ehli Sünnet hesabına olacaktır. Suriye devriminin görevlerinden birisi de, bu tamahlar ve Ehli Sünnet’in karşı karşıya olduğu meydan okumalar önünde sağlam bir engel oluşturmasıdır.”

“Rusya ve Türkiye arasında gerçekleşen son mutabakat, hakikatte çok zayıf bir anlaşmadır. Rusya Suriye sahasına müdahalesinden beri bugüne kadar hiçbir anlaşmaya bağlı kalmadı. Ne bir ateşkes anlaşmasına, ne de bir ittifaka… Bu yüzden tüm veriler, Rusya’nın özgür bölgenin daha fazlasını ele geçirme girişimleri üzerinden yeniden savaşa gireceklerini göstermektedir. Rusya görüşme ve ittifakları zaman kazanmak için kullanmaktadır. Belki iç sorunları vardır, belki mücrim rejim yapısı içerisinde düzeltmek istediği bazı durumlar vardır veya mücrim rejim bölgeleri içerisinde İran’la aralarında bir çekişme yürüyordur.”

“11 ay süren bu savaşta düşman, katliamlarında ve yakıp yıkmalarında her türlü suçu işledi. Köyleri, hastaneleri, okulları, yolları ve altyapıları yıkarak bölgeleri yaşanamayacak hale getirdi.”

“Yaklaşık bir seneden beri Han Şeyhun mücrim rejimin işgali altında ve bugüne kadar bomboş. Rejimin çekim yapmak için getirdiği sayılı insanların dışında bölgeye kimse girmiyor. Bu, devrimin diri olduğunun ve bu rejim gölgesi altında yaşamanın imkansızlaştığının göstergelerindendir. Bu nedenle bu, bir şekilde fiili bir referandum olarak kabul edilir. Uluslararası Sistem ne kadar parlatmaya çalışsa, alternatifin bulunmadığı ve devletin çöküşünü istemedikleri gibi gerekçeler ve ara ara duyduğumuz yeni terimlerle gelse de insanlar bu mücrim rejimi kabul etmemekte.”

“Zulüm ve despotizmin zincirlerinden kurtulmaya çalışan her halkın, başkalarından önce birinci derecede kendisine itimat etmesi gerektiğine inanıyorum. Bu, her hangi bir rejimin uyguladığı baskılardan kurtulmanın birinci aşamasıdır. Bunun dışında pazarlıklar daima mücahid evlatlarına dayanarak özgürleşmeye çalışan bölge halkları üzerinden yürümektedir. Bu, en temel dayanaktır. Başka devletlere dayanılması ise, devletlerin çıkarları farklılık da uyum da arz edebilir. Tekitle belirtmek isterim; Suriye devrimi birinci derecede sadece kendi kendisine dayanmalıdır.”

“Kuşkusuz mücahidlerin gücü ile mücrim rejim, Rusya ve İran’dan oluşan işgalcilerin gücü arasında gerçekten büyük farklar vardır. Mücahidler hazırladıkları ve pazarlardan aldıkları basit silahlardan başkasına sahip değiller. Ancak temel olarak güçler arasındaki bu farkın kapanması, Allah Azze ve Celle yolunda mücahid savaşçıların imani yapılarına dayanmaktadır.”

“Bazen 30 haneden oluşan ve düz bir arazide bulunan, etrafından ne bir dağ ne bir mağara veya askeri direnişe uygun bir coğrafi yapısı bulunmayan küçük bir köy, içerisinde bulunan 30-40 mücahidin kuşandıkları iman silahı ile dünya çapında ve bölgesel güçler karşısında direnir. Örneğin geçen savaşta Ebu Cureyf köyü gibi. Bazı zamanlar bu küçük köyler bir gün içerisinde devasa bombardımanlara maruz kalır. Belki bir gün içerisinde böyle bir köye 2 bin bomba atılır veya bir saldırı da 3 bin bomba atılır ve bununla birlikte bu mücrim düşmanın orayı alabilmesi için iki aydan daha fazla bir süre gerekir.”

“Mücahidler, kendilerinden sonra gelen ümmetin dirilmesi için yaşıyor ve Allah yolunda öldürülüyorlar. Bu, çok yüce bir anlamdır. Bunun hakkında biraz düşünecek olursak, diğerleri için yaşayanların, bu hayat için yüzlerce kez yeniden dirilmeyi temenni ettiklerini; Allah yolunda öldürülmeyi ve tekrar diriltilmeyi istediklerini görürüz. Hatta Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) de bunu temenni etmiştir: “Allah yolunda öldürülmeyi, sonra tekrar diriltilmeyi; sonra tekrar öldürülmeyi ve tekrar diriltilmeyi; ve tekrar öldürülmeyi isterdim…”

(Hey’et Tahriru’ş-Şam genel komutanı: Ebu Muhammed el-Cevlani)

Kaynak: Mira Haber

Yayınlanan haberlerde yer alan düşünceler ve ortaya konulan fikirler veya kişiler Mira Haber’in editöryel politikasını yansıtmayabilir.

İlginizi Çekebilir

Erdoğan ne demişti? Bakanlık LGBT lobisinin eline düşmüş!

Bu yıl 43.’sü gerçekleşen ve sapkın LGBT propagandasını konu edinen filmlerle dolu İstanbul Film Festivali’ne, …

Yahudi dondurmasına toplatılma şoku!

Boykot listesindeki Magnum dondurmaları metal içerebileceği endişesiyle acilen toplatılıyor. Siyonist İsrail destekçisi  Unilever, İngiltere ve …