12:06 Perşembe / 28 Mart 2024 | 18 Ramazan 1445

Geçmişten bugüne Kırım tarihi (2)

1917'den bugüne Kırım baskı, katliam ve sürgün dolu bir dönem yaşadı.

Karadeniz'deki stratejik önemiyle öne çıkan Kırım Yarımadası'nın tarihi, bölgenin bugününü anlamaya ışık tutuyor.

Kırım'ın tarihine dair dosyamızın ikinci bölümünde Kırım'ın 1917 yılından bugüne kadar olan tarihini ilginize sunuyoruz.

1917 Devrimiyle Kırım'ın bağımsızlaşma girişimi akamete uğratılırken Sovyet döneminde Kırım Tatarları önce yaygın baskı ve katliamlara maruz kaldı, 1944'te ise tamamen Kırım'dan sürüldü. 1991'den sonra Kırım Rusların çoğunlukta olduğu bir bölge olarak kalmakla beraber Kırım Tatarları'nın yeniden toparlanma girişimlerine sahne oldu.

2014'te Rusya'nın Kırım'ı işgali ve ilhakıyla Kırım Tatarları için olumlu giden süreç sona ermiş oldu, Kırım Tatarları'nın Kırım'a dönüş süreci tersine döndü.

1917 Devrimi ve Kırım

1914'te başlayan 1. Dünya Savaşı nedeniyle zorluklar yaşayan Kırım Tatarları, Mart 1917'de Rusya'da Çarlık rejiminin devrilmesi nedeniyle daha hür bir ortama kavuştular. Nisan 1917'de Akmescid'de 2000 delegenin katılımıyla 'Kırım Müslümanları Vekilleri Kurultayı' toplandı. Kırım'ın ve Kırım Tatarları'nın geleceği konuşuldu. Çarlığın yıkılmasıyla doğan nisbi güç boşluğunun siyasi ve sosyal olarak değerlendirilmesine çalışıldı.

Kasım 1917'de Lenin öncülüğünde Bolşeviklerin yaptığı ikinci devrim Rusya'da iç savaşa yol açtı. Böylece Kırım'da güç boşluğu daha da büyüdü, Rusya'nın Kırım'da adeta idaresi ortadan kayboldu.

Kırım Ahali Cumhuriyeti (Aralık 1917-Ocak 1918)

Kırım Tatarları bunun üzerine Aralık 1917'de halen Tatarların ezici çoğunlukta olduğu eski hanlığın başkenti Bahçesaray'da toplanarak bir kurultay kurdular. Bu çalışmalar doğrultusunda Aralık ayı sonunda 'Kırım Ahali Cumhuriyeti' teşkil edildi, Kırım Anayasası kabul edildi ve meclisi kuruldu.

Bu tarihte Kırım'da Tatarlar en büyük etnik grup olmakla beraber yaklaşık %36'lık oranlarıyla uzun süredir Kırım'da salt çoğunluğu kaybetmiş haldeydiler. Kurulan cumhuriyet, Kırım Tatarlarının çoğunlukta olduğu bölgelere hakim olabilirken Kırım'ın tamamına hakim olamadı.

Sivastopol Üssü'nü Kasım ayında devrim esnasında ele geçirmeyi başaran Bolşevikler 23 Ocak 1918'de buradan hemen yakınlarındaki Bahçesaray'a askeri harekat başlattı. Ezici üstünlüğe sahip Bolşevik güçleri yoğun çatışmaların ardından 26 Ocak'ta Bahçesaray'ı, 27 Ocak'ta da Akmescid'i ele geçirdi. Böylece Bolşevikler 'Kırım Ahali Cumhuriyeti'ni yıktı ve Kırım'ı ele geçirdiler.

Bolşevikler Kırım'da Tatarlara ve bunun yanı sıra Bolşevik olmayan diğer unsurlara yönelik geniş bir katliam dalgası başlatarak binlerce kişiyi katlettiler.

Alman işgaliyle Bolşeviklerden kurtuluş (1918)

1.Dünya Savaşı kapsamında Nisan 1918'de Alman Orduları Kırım'a ulaştı. Kırımlı Tatarlar Almanların yanında Bolşeviklere karşı savaşarak Alman ordularıyla beraber Kırım'ı ele geçirdiler. 8 Mayıs 1918'de Kırım Tatarları yeniden kurultay topladılar. Haziran 1918'de Kırım'da Tatarlar ve Bolşevik karşıtı Ruslar, Tatarların ağırlıkta olduğu yeni bir devlet kurdular. Aynı dönemde kurulan Ukrayna Devleti Kırım üzerinde hak iddia etti. Almanya Kırım'ın bağımsızlığını tanımamakla beraber Ukrayna'nın Kırım'da hak iddiasını da kabul etmedi.

Kasım 1918'de Almanya diğer tüm müttefikleri ateşkes istediği ve imkanları tükendiği için İtilaf Devletleri'nden ateşkes talep ederek 1. Dünya Savaşı'ndan çekildi. Bu kapsamda Kırım'ı da boşalttı. Böylece Tatarlar öncülüğündeki Kırım Hükümeti de çökmüş oldu.

Bolşevik karşıtı Rusların ve Yahudilerin öncülüğünde kurulan yeni Kırım Hükümeti'nin Kırım'ı Rusya'nın parçası ilan etmesi ve Kızıl Ordu'ya karşı savaşan Beyaz Ordu'yu Kırım'a davet etmesine Kırım Tatarları şiddetle karşı çıktılar. Beyaz Ordu'nun Kırım'a girmesiyle 1919 başında Kırım Tatarları'na baskı başladı, müesseseleri kapatıldı. Süren şiddetli iç savaşta Nisan 1919'da Kırım yeniden Bolşeviklerin/Kızıl Ordu'nun, Temmuz 1919'da ise Beyaz Ordu'nun eline geçti. Yarımada, Kasım 1920'de nihai olarak Kırım Kızıl Ordu'nun eline geçti.

Bu savaşlarda Kırım Tatarları iki kesimden de büyük zulümler gördüler. Sovyet idaresinin Kırım'a tam olarak hakim olmasıyla Bolşevik ideolojisi ve sistemi Kırım'a dayatıldı, karşı çıkan Rus ve Tatarlar idam edildi.

Sovyet idaresinde Kırım

1921'de Rusya'nın diğer bölgeleri gibi Kırım'da da büyük bir kıtlık baş gösterdi. Kırım'da yaklaşık 100 bin kişinin öldüğü bu kıtlıkta Sovyet yönetiminin kasıtlı gıda politikaları nedeniyle ölenlerin %60'ı, Kırım nüfusunun %30-35'ini oluşturan Kırım Tatarlarıydı. 1917-1921 arasında yaşanan savaş, katliam ve kıtlıkla Kırım'da Tatar nüfusu daha da seyreldi.

1921'de Kırım'ın Sovyetler Birliği çatısı altındaki Rusya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'ne bağlı özerk bir cumhuriyet olduğu ilan edildi. 1924'te Sovyetler Birliği'nin başına Joseph Stalin'in geçmesiyle tüm birlikte olduğu gibi Kırım'da da baskılar arttı. Stalin Kırım'a Rus ve Yahudi yerleşimciler gönderdi. Özellikle gönderilen Rus nüfus çok büyük sayılardaydı. 1920'li ve 30'lu yıllarda birlik genelinde olduğu gibi Kırım'da da "devrime ihanet", "ajanlık" gibi suçlamalarla toplu idamlar gerçekleşti. Kırım'da idam edilenlerin çoğu Tatardı.

1939 nüfus sayımında Kırım

1939'da Kırım'da yapılan nüfus sayımı sonucuna göre 1.126.429 kişinin yaşadığı Kırım'da nüfusun %49,6'sı Rus, %19,4'ü Tatar, %13,7'si Ukraynalı, %5,8'i Yahudi, %11,5'i ise diğer etnik gruplardandı. Kırım Tatarları artık Rus nüfusun yanında gittikçe küçülen bir azınlık olmuştu. Kırım'da resmi rakamlara göre bu sayımda 218.879 Kırım Tatarı bulunmaktaydı.

1939.png

1939 Nüfus Sayımı'nda Kırım'ın alt idari birimlerinde Kırım Tatarları'nın oranları

Kırım Tatar Sürgünü ve Soykırımı (1944)

1941'de Almanya'nın Sovyetler Birliği ile savaşa tutuşmasıyla aynı sene Kırım, Almanya'nın denetimine girdi. Almanya'nın 2. Dünya Savaşı'nda yenilmeye başlamasıyla Sovyet Orduları 1944'te Kırım'ı yeniden işgal ettiler. Bazı Kırım Tatarları Sovyet Ordusu'nun yeniden katliam yapacağını düşünerek Alman Orduları ile Kırım'dan ayrılırken çoğu Kırım Tatarı bu imkanı bulamadı.

Sovyet yönetimi Kırım Tatarlarını topluca Almanya ile iş birliği yapmakla suçlayarak hepsinin sürgün edilmesini emretti. Halbuki Sovyet Ordusu'nda savaşan Kırım Tatarları olduğu gibi, 6 Kırım Tatarı bu savaşta "Sovyet Kahramanı" ilan edilip madalya almıştı.

32 bin NKVD (İçişleri Halk Komiserliği) elemanın nezaret ettiği süreçte, Kırımlı Tatarların sürgün için toplanması 18 Mayıs 1944'te başladı. Resmi açıklamaya göre o dönem Kırım Tatarlarının nüfusu 193.865'ti ve tamamı sürüldü. 151.136 kişi Özbekistan'a sürülürken kalanı Rusya ve Kazakistan'a dağıtıldı.

Sürgün, Tatarları yok etmek için kasten altyapısız bir şekilde gerçekleştirildiğinden Kırım Tatarlarının yarıya yakını yollarda ve ilk 1.5 yılda sürüldükleri yerlerde açlık, hastalık ve soğuktan hayatını kaybetti.

Bu sürgün ve yok etme planı, Ukrayna tarafından 2015'te, Letonya, Litvanya ve Kanada tarafından 2019'da soykırım olarak resmen tanınmıştır. Türkiye, Kırım ve diğer coğrafyalarda yaşayan Kırım Tatarları da bu 1944'te Kırım Tatarları'na yapılanların Türkiye tarafından da soykırım olarak tanınmasını talep etmektedirler.

Kırım Tatar Sürgünü'ne dair TRT'de yayınlanan bir belgesel

Sürgünden Sovyetler Birliği'nin dağılmasına kadar Kırım (1944-1991)

Asli halkı olan Kırımlı Tatarları sıfırlanan Kırım, 1954'te Rusya-Ukrayna birliğinin 300. yılı olduğu gerekçesiyle özerk bir cumhuriyet statüsünde kalarak Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'ne bağlandı.

Stalin'in 1953'te ölümünün ardından Sovyet yetkililer 1956'da Stalin dönemini açıkça eleştirmeye başladılar ve Stalin'in sürdüğü toplulukların yurtlarına geri dönebileceğini belirttiler. Fakat Kırım'ın stratejik öneminden dolayı Rus çoğunluklu kalmasını isteyen, Kırım Tatarları'nın Kırım'a dönmesini istemeyen Sovyet rejimi, Kırım Tatarları'na yurtlarına dönme konusunda engeller çıkardı. Kırım'da 1959 ve 1970 nüfus sayımlarına göre sıfır olan Kırım Tatar nüfusu 1979 sayımına göre 5.422'ye çıkabilmişti.

1980'li yılların ikinci yarısında Sovyetler Birliği'nde kısmi açılımların etkisiyle 1989 nüfus sayımında Kırım'daki Tatar nüfusu Kırım'a geri dönüşlerle 38.365'e çıkabildi. Bu rakam o tarihteki Kırım nüfusunun %1,6'sına tekabül etmekteydi. Aynı nüfus sayımında Kırım'da Rus oranı %67, Ukraynalı oranı ise %25,8'di.

Ukrayna'nın bağımsızlığı ve Kırım Tatarlarının yurtlarına dönüşü (1991-2014)

1991'de Ukrayna'nın bağımsızlığını kazanmasıyla Kırım da özerk bir cumhuriyet olarak Ukrayna'nın bir parçası olmaya devam etti. Sovyet engelinin kalkmasıyla 1990'lı yıllarda Kırım'a yoğun bir Kırım Tatarı göçü oldu. Ukrayna Devleti ve Rusların ağırlıkta olduğu Kırım Özerk Cumhuriyeti idaresi Kırımlı Tatarların dönüşüne hiçbir yardımda bulunmadığından Kırımlı Tatar toplumu yurtlarına göçü, Kırım'da göçün altyapısını kendisi organize ve finanse etti. 1944 Sürgünü'nde Kırımlı Tatarların tüm mülklerine el konulduğundan Kırımlı Tatarlar Kırım'da çalışarak, zorluklarla mücadeleyle tekrar mülk edinmeye başladılar. Türkiye ve diğer coğrafyalarda yaşayan Kırım Tatarlarından da destek gördüler.

Diğer taraftan da Kırım Özerk Cumhuriyeti'ni yöneten Rusların göçü engelleme ve zorlaştırma girişimleriyle baş ettiler. Ukrayna'nın iç bölünmüşlüğünde Rus karşıtı cenaha düşen Ukraynalı politikacılar ise bu göçe maddi bir destek vermemekle beraber bu göçün Kırım'daki Rusların salt çoğunluğunu kaybetmesine yol açacağı ihtimaline binaen memnuniyetlerini bildirdiler.

2001 yılında yapılan nüfus sayımına göre 2.401.200 nüfusa sahip Kırım'daki nüfus dengeleri şöyleydi:

Ruslar: %60,4

Ukraynalılar: %24

Kırım Tatarları: %10,8

Diğer: %4,8

2001.png

2001 nüfus sayımına göre Kırım'ın alt idari birimlerinde yaşayan Kırım Tatarlarının oranı

İlerleyen yıllarda hem Kırım'a Tatar göçünün sürmesi hem de Tatarların Rus ve Ukraynalılardan daha fazla çocuk sahibi olmasıyla Tatarların oranın daha fazla arttığı, 2013 itibariyle %15'ten fazla olduğu tahmin ediliyor.

1991-2014 döneminde Sivastopol üssü Rusya'nın denetiminde kalmaya devam etti. Rusya bu üs için Ukrayna'ya senelik cüzi bir kira ödedi.

Rusya'nın Kırım'ı ilhakı (2014)

Kasım 2013'te Ukrayna'da Rus yanlısı iktidara karşı başlayan protestolar Şubat 2014'te Ukrayna'nın başkenti Kiev'in savaş alanına dönmesine yol açmış ve 22 Şubat 2014'te Rus yanlısı Yanukoviç iktidarı devrilmişti.

Kiev'de yönetimi eski iktidarı devirme yoluyla ele alan Rus karşıtı muhaliflerin henüz Ukrayna üzerinde otorite kuramamasından istifade eden Rus güçleri Kırım'ı ele geçirmeyi planlıyordu. Bu güçler Sivastopol üssünden hareket ederek Ukrayna Devleti'nden bir direniş görmeden Şubat sonunda Kırım'ı ele geçirip az sayıdaki Ukrayna askeri birliklerini kuşattılar.

Yanukoviç döneminde (2010-2014) Ukrayna Ordusu'nun personel sayısı oldukça düşürülmüş bir haldeyi ve kilit noktalara Rus yanlısı isimler geçirilmişti. Bu sebeplerle, kuşatılan Ukraynalı birlikler fazla direnmeden teslim olup Kırım'ı terk ettiler.

Sivastopol Üssü'nden çıkan Rus askerlerinin Kırım'ı işgali

Rusya Kırım'ı ilhak etmeyi tasarlamakla birlikte bunun meşruiyetini artırabilmek için öncelikle zaten halihazırda Kırım'da çoğunlukta olan Kırım Rusları'na Mart 2014'te bir Kırım Cumhuriyeti kurdurdu. Bu cumhuriyetin ilk işi ise Rusya'ya katılma kararı olmak oldu.

Ukrayna'nın sert tepki verdiği bu ilhak uluslararası toplumca da tanınmadı. Fakat Nisan 2014'te Ukrayna'nın doğusunda başlayan şiddetli savaş Kırım konusunu büyük ölçüde gündemden düşürdü. Ukrayna Kırım'ı geri almak için herhangi bir askeri faaliyete cesaret edemedi.

Ukrayna Devleti'nin de pasif kalmasıyla Kırım Tatarları Rusya'nın Kırım'ı işgaline ve ilhakına direnebilen yegane grup oldu. Meydanları dolduran binlerce Kırım Tatarı bu gelişmeleri protesto ettiler. Kırım'da başlayan Rus idaresi buna mukabil Kırım Tatarları'nın kurumlarını kapattı, terörist ilan etti, İslami faaliyetlere sınırlamalar getirildi, tümü Rus Devleti'nin kontrolüne sokuldu, Tatarlara yönelik büyük baskı ve tutuklama serileri başladı. Ortadan kaybolan pek çok Tatar gencinden bir daha haber alınamadı veya işkence edilmiş cesetlerine ulaşıldı. Birçok Müslüman Kırım Tatarı, Hizbut Tahrir üyesi olmak gibi, Kırımlı aktivistlerce temelsiz olduğu ifade edilen suçlamalarla uzun süreli hapse mahkum edildi.

1991'de Akmescid'de kurulan 'Kırım Tatar Meclisi', Rusya tarafından "Aşırılıkçı Radikal İslami terörist organizasyon' ilan edilerek kapatıldı ve yasaklandı. Mensupları tutuklandı veya Kırım dışına çıktı. Kırım Tatar Meclisi Ukrayna'nın kabulüyle merkezini Kiev'e taşıdı.

Baskılar karşısında Kırım'a Tatar göçü tersine dönerek Kırım Tatarları Kırım'dan yeniden göç etmeye başladı.

Kırım'ın Rusya'ya kara bağlantısı bulunmadığından Rusya 2015'te Kırım'ı Rusya'ya bağlayacak Kerç Boğazı Köprüsü inşaatına başladı, bu köprü 2018'de açıldı. Böylece Rusya Kırım'a karadan da ulaşmış oldu.

Kırım'ın ve Kırım Tatarlarının geleceği

Stratejik konumuyla Türkiye ve Ukrayna başta olmak üzere tüm Karadeniz kıyısındaki ülkeler için büyük önemde olan Kırım, Rusya'nın elinde askeri açıdan Rusya'ya büyük avantaj sağlar haldedir. Rusya aynı zamanda Kırım'ın büyük tarım ve turizm potansiyelinden de istifade etmekte ve bu istifadesini daha da yukarılara çıkarmayı hedeflemektedir.

1991'den itibaren Kırım'a yeniden dönen ve 2014'te Rus işgalinin öncesinde sayılarının 300 bini aştığı tahmin edilen, işgal öncesinde her sene nüfusları Kırım nüfusuna oranla artan Kırım Tatarları bölgede büyük problemlerle karşı karşıyadır.

Tatarların 2014'ten itibaren büyük sıkıntılar yaşadığı, dini ve kültürel hayatlarının baskı altına alındığı, karşılarına çıkarılan engeller ve keyfi gözaltılar, tutuklamalar, kaçırmalar, saldırılarla Kırım'dan göçe zorlandıkları belirtilmektedir. 2014'e kadar Kırım'a olan Kırım Tatar göçü bu tarihten itibaren tersine dönerek Kırımlı Tatarların uğradıkları baskılar nedeniyle Kırım'dan göçüne dönüşmüştür.

Türkiye, Kırım ve diğer coğrafyalardaki Kırım Tatarları Türkiye'den Kırım'ın ilhakını kabul etmemekle yetinmemesini, Kırım'a yönelik işgalin sona ermesi konusunda daha aktif girişimlerde bulunmasını talep etmekte ve Kırım'daki Sivastopol Üssü'nün tarihte Rusya tarafından İstanbul'u almak amacıyla inşa edildiğini hatırlatmaktadırlar.

Kaynak: Mepa News Akademi

*Yayınlanan haberlerde yer alan düşünceler ve ortaya konulan fikirler veya kişiler Mira Haber’in editöryel politikasını yansıtmayabilir.

DİĞER GELİŞMELER