“Bu Müslüman halk cesur bir millettir. Biz en iyi insan gücüne su yollarına doğal kaynaklara ve bol miktarda erzağa sahibiz. Sorun şu ki iktidar hırsıyla hareket eden Arap liderler bu kaynakları sömürüyor ve Amerika’ya cizye ödüyor. Niye petrol ABD’ye bu kadar ucuza gidiyor…” (Ebu Muhammed el Cevlani, 2015)
Cevlani 2015’te Arap liderlerini Amerika’ya cizye ödeyen, zillet içerisindeki kuklalar olarak tanımlıyordu. O günlerde, petrolün ABD’ye bedavaya akıtılmasını sert bir dille eleştiriyor, Müslümanlara ait kaynakların emperyalistlere peş keş çekilmesine isyan ediyordu.
İlk resmi ziyaret Suudi Arabistan’a
Cevlani’nin, Suriye’de yönetimi ele geçirdikten sonra büründüğü Ahmet el Şara kimliğiyle gerçekleştirdiği yurtdışı ziyaretlerinin ilk rotası Suudi Arabistan oldu. Dışişleri Bakanı Şeybani ile birlikte gittiği Riyad’da, Suudilerin reformist yüzü Veliaht Prens Muhammed bin Selman tarafından oldukça sıcak bir şekilde karşılandı.
Şara, görüşme sonrası yaptığı açıklamada Suudi Arabistan’a övgüler düzerek, iş birliği ve ortaklık vurgusu yaptı:
“Toplantıda Suriye’nin geleceğini inşa etme konusunda samimi destek arzusunu hissettik. Özellikle insani ve ekonomik olmak üzere her alanda iletişim ve iş birliğinin seviyesini yükseltmek için çalışıyoruz. Enerji, teknoloji, eğitim ve sağlık alanlarında geleceğe yönelik geniş planlamaları ele alarak, tüm bölgede barış ve istikrarı korumayı ve Suriye halkının ekonomik gerçekliğini iyileştirmeyi hedefleyen gerçek bir ortaklığa birlikte ulaştık.”
Ne değişti de Arap liderlerine “kukla” diyenler onların kapısında dostluk ve dayanışma mesajları verir oldu?
Bugün iş birliği yapmaktan, ortaklık ve dostluktan bahseden Şara, birkaç yıl önce bu ülkelerin İslam Şeriatını ayaklar altına alan, Batı’nın çıkarlarına hizmet eden ve kendi halklarını sömüren zalim yönetimler olduğunu cesurca dile getiriyordu.
Şimdi akla, bu kadar keskin bir dönüşün arkasında ne var sorusu geliyor. Dün Suudi Arabistan’ı Batı’nın piyonu olmakla suçlayan Şara’nın nasıl olup da aynı ucube sistemin parçası olma heveslisine dönüştüğü merak ediliyor.
Müslüman halkın kaynaklarını sömürenleri hedef alırken, aynı odaklarla masaya oturup dostluk mesajları vermek ne anlama geliyor?
İbret vesikası..
Basit bir siyasi manevra olmadığı belli olan bu keskin dönüş, yazık ki menfaatler uğruna davanın, ilkelerin ve inancın nasıl bir kenara atılabildiğini bir ibret vesikası olarak karşımıza çıkarıyor. Yıllarca şeriat, hak ve direniş sloganları atanlar, güç ellerine geçtiğinde, vaktiyle karşı çıktıklarıyla aynı safta yer almakta bir sakınca görmüyor.
Suudi Arabistan ve Batı ile kurulan ilişkiler, Suriye’deki iç savaş dinamiklerini kökünden değiştirmişken, Cevlani ile Şara kimlikleri arasındaki uçurumu gözler önüne seriyor. Görünen o ki, binlerce şehidin kanıyla yürüyen İslam davası, yolun sonunda iktidar masasına oturulduğunda “menfaatler ve tavizler” ekseninde rafa kalkıyor.
Kaynak: Mira Haber