20250205 031834 0000

Tesettürsüz kültür bakanı Suriye’nin hangi kültürünü temsil edecek?

Dr. Diala Barakat’ın Suriye geçici hükümetine Kültür Bakanı olarak atanması kararı, HTŞ yönetimine yönelik bazı tartışmaları beraberinde getirdi.

Bu Barakat’ın ilk siyasi tecrübesi değil, kendisi devrik Esed rejiminin de kültür bakanıydı. Suriye Sosyal Milliyetçi Partisi üyesi olan Barakat, Hüseyin Arnous hükümetinde de Güney Bölgesi Kalkınma İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanlığı görevini üstlenmişti. 

HTŞ’nin, ülkenin kontrolünü değil de Şam sarayında bir iki koltuk ele geçirmişçesine yaptığı atamalar, rejim kalıntılarının tamamen tarihe gömülmesi beklentilerini boşa çıkarıyor. Yıllardır İdlib’de bir liderliği ayakta tutan isimlerin bakanlık koltuklarına oturması beklenirken, çok alakasız figürler bu makamları işgal etmeye devam ediyor. 

İslami Değerler ve Modern Eğilimler Arasında Çatışma

Günümüz İslam dünyasında (!) benimsenen yönetim anlayışı tamamen Batı eksenli olduğu için, Müslüman toplumlarda geleneksel İslami değerler gözden çıkarılıyor. HTŞ yönetiminin Kültür Bakanlığı görevine uluslararası arenada kabul görebilecek, milliyetçi kimliğe sahip, başörtüsüz bir bakan ataması, bu durumun en son örneklerinden biridir.

İslam’da Kadının Yönetimdeki Yeri

İslam tarihinde kadınlar eğitim, sağlık gibi kadın fıtratına uygun görevlerde aktif rol almış, ancak yönetici pozisyonlarda bulunmaları konusunda ciddi ihtilaflar yaşanmıştır. Hz. Ömer’in “İşlerimize kadınları karıştırmıyoruz” şeklindeki ifadesi (Buhari), Müslüman yöneticilerin temel düsturu olmuştur. Ayrıca, Peygamber Efendimiz’in (sav) “İşlerini bir kadının yönettiği bir toplum asla iflah olmaz” (Buhari, Fiten 18) hadisi, Müslümanlar için açık bir uyarı niteliğindedir.

Bu bağlamda, bir devletin kültür ve eğitim gibi hassas konularını yönetecek olan kişinin İslam’a uygun bir duruş sergilemesi gerekirken, bugün başka hesaplar ön plana çıkıyor ve İslami değerlerden uzak isimler yönetici konumlara getiriliyor. 

Suriye’de Kültür Bakanlığına Başı Açık Bir Kadın Atanması

Suriye gibi İslam medeniyetinin beşiği olmuş bir ülkede, İslam’ın açıkça emrettiği tesettür farizasını yerine getirmeyen birinin Kültür Bakanı olarak görevlendirilmesi “Hangi kültür?” sorusunu akıllara getirmektedir. Bu atama, Batılılaşmanın Müslüman ülkelerde ne denli etkili olduğunu ve İslamî yönetim ilkelerinin nasıl göz ardı edildiğini göstermektedir.

Ahmet el-Şaraa’ya tepki ve Müslümanların Duyarsızlığı

Suriye’nin yeni cumhurbaşkanı Ahmet el-Şaraa’ya bu konuda ilim ehli tarafından yöneltilen haklı eleştirilerden yalnızca biri, “Onca erkek dururken neden bir kadın, hem de vaktiyle zalim rejimin bir parçası olan, tesettürsüz bir kadın?” sorusudur. 

Ancak, günümüz Müslüman toplumlarında olduğu gibi Suriye’de de günden güne küfrün normalleşmesi ve farklı kimlikler adı altında kabul görmesi bu tür olaylara karşı duyarsız kalınmasıyla sonuçlanıyor.  Batı’nın sunduğu ideolojik formların benimsenmesi, Müslüman toplumları tehdit eden en büyük fitnelerdendir.

Müslüman Yöneticilere Düşen Sorumluluk

Müslüman bir toplumda yöneticilerin şu hususlara dikkat etmesi gerekir:

Yöneticiler İslam’a uygun seçilmelidir. Kadınların yönetime getirilmesi, ümmet için fitne sebebi olabilir.

Tesettür ve İslami kimlik korunmalıdır. Başörtüsüz bir yöneticinin Müslüman topluma kültürel rehberlik etmesi kabul edilemez.

Batı’nın doğruları değil, İslam esas alınmalıdır. İslam’ı moderniteye uydurmak yerine, modernite İslam’a uygun hale getirilmelidir.

Sonuç olarak, Suriye’de yaşanan bu gelişme sadece siyasi bir mesele değil, İslam dünyasının yönünü ve geleceğini ilgilendiren önemli bir kırılma noktasıdır. Müslümanların bu gibi kararlar karşısında sessiz kalması, Batı’nın dayattığı yönetim anlayışına razı olmaları ve İslami değerlerden ödün vermeleri, ümmet birliğini ciddi şekilde tehlikeye sokmaktadır.

Kaynak: Mira Haber 

Bir Cevap Yazın